YATIRIMI KİM YAPACAK?

Devletlerin ekonomik olarak büyümesi ve büyümenin sürdürülebilmesinin yegane unsurları arasında, o toplumdaki tasarruf birikimi birincil derecede önemli bir unsurdur.  Basit bir mantıkla toplumdaki tasarruf birikiminin artması sonucunda, yatırımlar artar , üretim artar ve bu milli gelir artışına neden olur. Bu sayede ülke büyür, işsizlik azalır , o ülkede yaşayanların refah seviyesi yükselir.
Bir toplumda tasarrufları kim yapar ? sorusu aklımıza gelir bu süreçte. Tasarrufları  ya devlet ya da hane halkları gerçekleştirir.  2021 yılı itibari ile analiz ettiğimizde Türkiye Cumhuriyeti devletimizin  tasarruf yapma olanağı nerede ise  imkansızdır. Çünkü devlet bütçesi çok ciddi açıklar vermektedir.  Yıllarca merkez bankasının bilançosunda biriktirilen yedek akçeler 2020 yılı ilk çeyreğinde sıfırlanmış , en kötü günlerde bile kullanılmayan ihtiyat akçesindeki biriken tutar kullanılmıştır. Merkezi hükümetin bütçesi bu şekilde iken tasarrufu yapacak diğer hane halklarının durumu da bundan farklı değildir. Özel kesim çok ciddi borç batağında ve cumhuriyet tarihinin en büyük borç stoğu hane halkının sırtına yüklenmiş beklemektedir.  Tüketici kredileri, konut kredileri ,kredi kartı borçları vs çoğu hane halkları  borç sarmalı içerisinde cebelleşmektedir.  Tasarruf gelirin harcanmayan kısmıdır . borç ise gelecekte elde edeceğimiz gelirin bugünden harcanmasıdır. Hal böyle olunca hane halkının tasarrufları eksi seviyededir.
O zaman yatırımlar nasıl gerçekleşecek ?   öz kaynaklarımızla bugünkü şartlarda büyüme imkanımız yok ise bunun diğer yolu yabancı sermayeye ülkemize çekebilmekten geçmektedir. Burada kastım sermaye piyasalarında kısa vadeli paralarını ülkemize getirip yüksek gelir elde ettikten sonra çıkan sermaye değildir.
Türkiye 80 milyon nüfusu ile yabancı yatırımcıları, talep açısından değerlendirildiğinde yatırım yapmak isteyeceği bir limandır. Ama yatırımcı sadece talep değil o ülkede demokratik kurumların işleyişi , mülkiyet hürriyeti, adalet mekanizması ve özgürlükler noktasında olmak kaydı ile bir çok parametreye bakarak yatırım kararı verirler. Basın hürriyeti , düşüncelerimizi özgürce ifade edebilme ortamının bulunması ,siyasi iklim ,uzlaşma kültürünün varlığı bunlarda başka kriterlerdir.
Artık gündelik, kısır, öfke dilinin hakim olduğu ,ötekileştiren  siyasi kavgaların sonlandırılıp , ülkemize yabancı sermayeyi cazip hale getirilecek reformların yapılması, gelecek nesillerimiz açısından onlara bırakabileceğimiz güzel bir ülke adına rasyonel bir hareket olacaktır.
Unutmayın ki Ekonomik sorunlar , sadece iktisadi modeller ile aşılabilecek  kadar basit değildir

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.