TÜRK TOPLUMU UZLAŞIYI VE BARIŞI SEVER

Toplumsal barış; Toplumsal uzlaşıyı gerektirir.

Katılımcı bir sistemi ve buna dayalı demokratik bir anayasayı gerektirir.

Toplumsal barış sevgiyi ve birlikte yaşamayı yeşertir, geliştirir.

Kim istemez toplumsal uzlaşıyı ve barışı. Bu uzlaşı ve barış toplumun  tüm kesimlerini kapsamalı ve yaygınlaştırılmalı. Demokratik anayasa ile beslenmeli.

Adalet her kesime evrensel ölçekte gereklidir. Toplumsal güven ve güvenirlik bu esasa dayalıdır.

Adalet tek taraflı işletildiğinde, suçsuzluktan suçluluk doğar. Korku toplumu yaratılır.

Ekonomik, yolsuzluk ve yoksullukla beslenirse direniş ve savunmasız bir tolum yaratılır. İki uçlu ekonomik ve siyasal yapılı toplum yapısı oluşturulur.

Bu anlayış ve yapılanma, tek din ve tek kültür anlayışına dayalı bir millet yaratmaya yönelir. Bunun adı Türk İslam sentezidir.

Ortaya ümmet toplumu çıkar. Diğer uçta bırakılan toplumun homojen yapılı yaşam şansı yok olur. Sonuçta en tehlikelisi de toplu katliamlara ve kıyımlara kadar gider.

Kendi toplumumuzun dinamiklerini yaratmak ve enerjisini ulusal çıkarlarımıza yönlendirmek toplumsal uzlaşı ve barış anlayışı ile oluşturulur.

Bu tarihi bu sorumluluk siyasal yaşamın lokomotifleri olan siyasi organların ve de partilerin omuzundadır.

Millet toplumsal barışa neden muhtaçtır?

Çünkü bir aile düşünün sabah güne huzursuz, mutsuz, barışık olmayan ve sevgi yoksunu başlayıp o şekilde işlerine güçlerine(varsa tabii ki) gidiyorlar, akşam yine evlerine dönüyorlar ve psikolojik ortam aynı! Soruyorum şimdi sevgili okurlarım, bu evde kim yaşamak ister, kim o evi öz yuvası gibi görür? Okulunu bitiren yurt dışına nasıl gidebilirim, öğrenciler nasıl yurt dışında okuyabilirim hangi arabamın yanında bağrına bilirim, işsizler hangi ülkeye kapağı atar orada hak, hukuk eksenli ve insanca yasaya bilirim diye hesaplar ve hayaller kuruyor. Bu toplumsal barışın kendisini etkilemez mi? Çekirdek aile yapısından gelen toplum. Yapısına hangi genel doğrularla, toplumsal uzlaşı ve barışın hamurunu oluşturabilir, av ve yoksulluk hangi barışın ve birlikte yaşamın ilkelerini kökten şaşmaz ki?

Bu gelinen noktada kontrolsüz bir ekonomi, eğitim ve sosyal yaşamın hukuktan, adaletten uzaklaştırılıp, devlete duyulan güvenin tükenmeye yakın bir noktaya getirilmesine hangi millet daha fazla dayanabilir ki?

Her gün yeni bir ekonomik modelle yaz boz tahtasına çevirirken ve dikiş tutmayan ekonomik  yapıya millet güven duymuyor. Yastık altında hayallerimiz bile kalmadı diyen millet, hangi toplumsal barış ve mutlu bir yaşamın kendilerini beklediğine inanabilir ki?

Peki ne yapılır, nasıl düzelir ve nereye gidiyoruz diye soranlara ne cevap verile bilir ki! De ile bilinir ki, ekonomisi güçlü olmayan, varını yokunu kaybetmek üzere olan bir ülkede yönetim milletin yastık altında olmayan umutlarını da istiyorsa, üstüne de ekonominin kitabını yazdık, yeni sistemle faizi düşük, istihdamı ve ihracatı yüksek bir yeni ekonomik modelle dünyanın on büyük ekonomisinden birini yaratacağız diyorsa, aya yumuşak iniş yapacağız hay alleme hülyasına dalmaktan  başka ne olabilir ki demekten başka ne söylenebilir ki?

Her zaman söyledim söylemeye de devam edeceğim, toplumsal mutabakat ve milli siyasi dayanışma! Altı siyasi partinin bir arada çareler üretmeye çalıştığı sürece, AKP de katılıp, milli kurtuluşu, ekonomik kurtuluş savaşı kime karşı vereceklerse vermeliler zaman daha geç olmadan! Kimsenin ihtişamlı saltanatı bu ülkenin kurtuluşu değildir!

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.