TOPLUMUN YAŞAM UMUDU KOOPERATİFÇİLİK

Toplumlar geçirdikleri tüm evrelerde, yaşamın daha iyi olması, daha sağlıklı, huzurlu, mutlu ve insana yakışır eşitlikte olması için çalışırlar, koşuştururlar, bir şeyler yaparlar ve bununla da kalmayıp müreffeh bir toplumun, ilim ve bilimle büyüyen nesillerini yetiştirmek, muasır bir ülke yaratmak için daha ileri bir  bakış açıları yaratmanın savaşı ve yarışı içerisinde zamanı kovalarlar!

Bu süreç içerisinde iki güç sürekli karşı karşıya kalmıştır! Çalışan, üreten toplum yani emekten yana üretenler ile kapital yapısı daha güçlü olan, daha fazla kazanma hırsıyla donanmış, dahası benim olsun, hep benim olsun diye bir sınıf yaratanlar yani güçlü yapı, kapitali bol olan yapı, işin sahibi olan isimler, işverenler! Adil bir yaşam eşitliliğini içine sindiremeyen, ben kazandım sizde yaşamak için benden bedel aldınız diyen ama sadece yaşaya bilecekleri kadar bir hayatı üretene yakıştıran bir yapı!

Peki, ne yapmak gerekiyordu çatışmadan direnerek böyle bir düzende yaşamak için? Çareler neler olmalıydı? Güçler dengesi nasıl kurulmalıydı? Bu sorunun cevabını tarih sayfalarında kaç nesil okudu, yazdı, direndi ama güçler dengesi eşitleneceğine daha derinleşti, ayrıştı. Güçsüzler daha güçsüz, güçlüler daha güçlü oldukları bir dünyayı sefalet ve yoksulluğun kol gezdiği bir şekle çevirmenin üzüntüsünü çekmeden, daha fazla kazanma uğruna insanlığın yaşaya bilmesi için doğada güçler dengesini yaratan, yaratanın insanoğluna verdiği mükemmel bir dünyayı da kazanma uğruna yok etmek için tek dişli kalmış bir canavarın yapabileceği kötülükleri çekinmeden yaparak, kendisinin de içinde olduğu dünyayı elimizin içinden kaydırarak yok etmeye doğru hızla ilerliyor insanoğlu!

Sendikalar kuruldu, kurulurken kadınlar ABD direndiler kimisi içeriye tıkıldı, kimisi öldü! Bugün bile bu haklı direnişin ismi olan sendikanın yok edilmesi için her türlü adaletsizliğe başvurulurken, kendilerinin yani bir avuç mutlu kesimin daha da zalimleştiği bir dünyayı yaratarak, gözlerimizin içine baka baka yapılan her gayrimeşru işleri, adaletin kirletilmesine göz yumularak kılıfına uydurmanın haksız meşruluğun içerisinde toplumun güçler ayrılığı ilkesiyle neredeyse yaşam haklarının ellerinden alındığı bir dünyada yaşamdan bıkmış bir yapıyı oluşturanlar, dur durak bilmeden eze eze yok ede ede ilerliyorlar! Bunun adı tükeniş mi, yok oluşa bile bile altına bomba koymak mı? Ne derseniz deyin ama bile bile tarifi olmayan hataları ardı ardına bilinçsizce yâda kasıtlı olarak yapıp süreci kısaltmak, nefes almakta zorlanan büyük bir kitlenin yaşadığı dünyada, yaşam haklarını ellerinden alacak yoksulluğu, biçareliği yaşatarak; sadece kendilerinin yaşaya bileceği bir dünyayı dizayn etmekle meşguller artık güçlüler! İşin acı tarafı milletin yönetilmek için kendi elleriyle kurduğu bir devlet denilen güçler dengesini tahsis ve temin etmekle yükümlü bir gücün, güçlüler elinde istenildiği gibi kendi menfaatlerine kullanıp, devletin asıl sahibi milletin sahipsiz bırakılmasını göz göre göre kullanılmak asıl işin acı tarafı bu!

Birazda madalyonun pembe yüzünden bakalım mı sevgili okuyucularım?

Geçenlerde Aydın bölgesinde üretici için, üreticilerin içinde olduğu sistemden bir örnek olan Ör-Kop denilen bir süt ve süt ürünleri üreten bir kooperatifi ziyeret edip, ilgili başkanla bir röportaj yapayım dedim ve gazetemiz adına ağırlandık, naif ve kibar bir kişilikle bir söyleşi gerçekleştirdik!

İki yaşındayken babasının kendi topraklarımda neler yapabilirim diye Danimarka’dan yurda kesin dönüş yapan bir ailenin çocuğu Ünal Önal! Tüm iş hayatı bu kooperatifte geçmiş, kademe kademe yükselmiş, üyelerinin vazgeçilmez başkanı olmuş, otantik yapılı bir karakter! Tanıdıkça, konuştukça ve soruları doğaçlama ardı ardına dizele dikçe nasıl bir idareci ve kişilik ile muhatap olduğunuzu anlıyorsunuz! İşin bizi ilgilendiren tarafında tam bir Kooperatifçilik örneğini sergileyen, üreticisini, tek elden sömüren bir sermayenin karşısında dimdik ayakta duracak kadar, üreticinin, üreten gücün yanında Kooperatifçiliği kurumsal kimliğe kavuşturan kişi Ünal Önal

Ege bölgesi ürünleriyle bol çeşitleme yapan bir toprağa sahip! Coğrafyasında işaretlenecek birçok kendine has ürünleri olan bir şanslı bir bölge! Şimdilerde dışarıdan gelen güçlülerin ticarette yerleşik kurumsallaşma yarışında olunan bir bölge!

Ör-Koop; üreticinin tekelci bir zihniyetin elinden çekip alıp, üreticinin sütünü tek elden satan bir Kooperatif anlayışı ile kurulmuş, şimdilerde süt ürünlerini yapan satan marketler zincirini yurdun birçok yerinde açmayı çabalayan, kısmen açan ve üreticiden tüketiciye köprüsünü kurmaya çalışan bu Kooperatif; ege bölgesinin coğrafi işaretli ürünlerini de ( İncir, zeytin, Kestane) işlemeye, paketleyip pazara sürerek çeşitlilik ilkesiyle Kooperatifçiliğe örnek bir kurumun büyütülmesinin peşinde tüm amaca uygun ilkeleriyle yürüyen kurumsal bir kimlik!

Sütü bir arabayla toplayıp, tek ele satan aracı firmalarının belki de kuruş vergi ödemeden bu bölgenin nimetlerini kapital güçleriyle toplayan yapıya karşı, yasal tüm sorumluluklarını yerine getirerek yüzlerce insan gücüne işveren, onlarca aileyi yaşama bağlayan bir anlayışın yani Kooperatifçiliğin öncülüğünü yapan Ör-Koop!

Yaşaması ve büyümesi için bölge üreticisinin 3020 üyenin daha fazla sayıya ulaşması için çabalanması gereken, yaşatılması gereken üreticinin kendi gücü Ör-Koop!

Buradan yola çıkacak bir Ege bölgesini, yaygınlaşan Kooperatifçilik dokusunu yaratmak zorunda olduğumuz eşsiz güzellikte EGE ve onun güzel insanları! Görünen gerçek; Kadından, toplumun her kesimine yaygınlaştırılması gereken Kooperatifçilik fikri ve anlayışı!

Ekonomik kalkınmanın Bölgesel kalkınma sloganının asıl adresi ve ismi KOOPERATİFCİLİK!

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.