TECAVÜZ VE TACİZ

Birçok sosyal problemin temelinde yatan evrimsel süreç ve ataerkillik yine araştırmaların ilk parmak bastığı yer olmuştur. Evrimsel süreçte tecavüz ve taciz konularının temelini incelerken 
objeleştirmenin, tacizin ve ayrıca tecavüz potansiyelinin beklentisi ve kabulü, erkek egemen iş alanlarında çalışan kadınların yüksek yüzdesinin cinsel tacize uğradıklarını şikâyet etmiş olmasıyla vurgulanmıştır. Fakat kurbanlar failleri suçlamak yerine kendi duyarlılıklarını sorgulayıp sözü geçen davranışı “erkektir yapar” olarak nitelendirdi. Bu nedenle, cinsiyetin ikili beklentileri, erkeklerin saygılı davranmaktan değil, kadınların nasıl tepki verdikleri konusunda algılanan zayıflığın üstesinden gelmekten sorumlu olduğu kurban suçlama kültürüne katkıda bulunur. Erkek egemen iş yerlerinde çalışan kadınlar için, böyle bir kültürü kabul etmemek kendi konumlarını kaybetmek anlamına gelebilir, bu nedenle seçim ya sürekli taciz edilen bir kurban ya da işsiz bir kurban olmaktır.
 
Bu kültürün gündelik kabulü, “tecavüzcünün” egzotik yahut alışılmamış bir birey olmamasından ziyade bu davranışın toplum içerisindeki erkek egemenliğinin bir beklentisini yansıtan bir birey olduğunu düşündürmektedir. Hatta, deneysel araştırmalar “tipik” tecavüzcüyü bulmada başarısız olmuştur, bunun yerine kanıtlar erkeklerin erkekliklerini kanıtlamaları beklenen bir ortamın, yani kadınlar üzerindeki hakimiyetlerini kanıtlamanın, tecavüzün daha da yaygın olduğu bir topluma yol açtığını göstermektedir.
 
Erkeklerin maskülen özellikler sergilemesinin sosyal gereksinimi de sosyal olarak inşa edilmiş cinsiyet ikiciliğinin bir göstergesidir. İnsani özelliklerin ikiye ayrıldığı yerde, erkeklerin feminenliği bastırdığı ve kadınların da maskülenliği bastırdığı yerde, tecavüz “mantıklı sonuç” olur (Herman 52). Bu nedenle, tecavüz kültürünün üstesinden gelmek için, toplumumuzun her iki cinsiyetin de şimdiye kadar yarıya indirilmiş çok yönlü ve çelişkili insani özelliklerine eşit şekilde erişebileceği bir topluma dönüştürülmesi gerekir.
 
Fakat birçok sosyobiyolojik araştırma, tecavüzün sosyal bir davranış olmaktan ziyade biyolojik bir davranış olduğu sonucuna varmıştır. Fakat bu araştırma, sonuçlarını hayvanlar üzerinde yapılan ifadelere dayandırıldığı için eleştiriliyor. Thornhill ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışma, tecavüzün evrimsel bir işleve sahip olduğu ve “kooperatif bağlanma” veya “manipülatif kur” girişimleri başarısız olursa, erkeklerin üreyebileceği bir yol olarak hizmet ettiği sonucuna varmıştır. Bu çalışma tecavüzün daha fazla sebebi -domine etme arzusu gibi- olduğunu kabul etmişse de üreme için evrimsel içgüdü bunun en nihai sebebi olarak iddia edilir. Sonuç olarak, herhangi bir dereceye kadar ters kanıtla karşılaşıldığında, inatçı bir şekilde “evrim yaptı” diye tekrarlamanın, üreme ile ilgili olmayan diğer nedenlerin örnekleri kendilerini sunmaya devam ederken, tamamen kolay olduğu gösterilmiştir.
 
Tecavüzün biyolojik nedenini kabul ederek, bu çalışmalar tecavüzü toplumumuzun değişmez bir parçası olarak kabul eder ve tecavüzün hem tecavüzcünün potansiyel cezası hem de tecavüzün önlenmesi açısından nasıl ele alınması gerektiği göz önüne alındığında potansiyel olarak tehlikeli sonuçlar doğurur. Sorumluluk böylece kurbana yüklenir ve bunun örnekleri yabancı olmayacaktır. Kadınlara tecavüzden kaçınmaları için davranışlarını değiştirmeleri söylenir, bu dışarı tek başına çıkmamak, fazlaca içmemek olabilir; yabancılardan ve tuhaf yerlerden kaçınmaları söylenir, evde yalnızken ışıkları açık bırakmaları söylenir, kapılar ve camlar kilitliyken araba sürmeleri söylenir. Bir kadın tecavüzü önlemek için tüm erkekler potansiyel birer tecavüzcüymüş gibi yaşamak durumundadır. 
 
Buradaki ileti, tecavüzcünün davranışının etkili şekilde göz ardı edildiğidir. Bu kurban suçlama kültürü, Güney Galler polisinin 2008–9 tecavüz karşıtı kampanyasında, “kurban olmayın” diyen kadınlara yönelik bir poster içeren bir kampanyada oldukça belirgindir.
 
Yalnızca bu poster değil diğer verilen tavsiyeler de tecavüzün sorumluluğunu mağdurun üstüne yıkıyor, ayrıca tecavüzlerin büyük bir çoğunluğunun kurbanı tanıyan erkekler (çoğunlukla partnerler ya da eşler) tarafından başlatıldığını açıkça gösteren önemli istatistikleri görmezden geliyor ve bu nedenle,” tavsiye “ hem gereksiz hem de aslında aktif olarak zararlıdır, çünkü eğer kadınlar daha dikkatli olsaydı tecavüzün önlenebileceğine dair bir inanç yaratır.
 
Tecavüzün biyolojik bir neden olduğu teorisi, sosyal değişimi görmek istemeyenler için uygun bir sonuçtur. Tecavüz, doğuştan gelen bir evrimsel davranış olarak kabul edildiğinden, bu teori erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakkümünü ve ataerkil normların tartışmasız kalmasının önünü açar. Fakat kanıt zayıf ve karşı argüman olan, cinsiyet rollerinin sosyalleştirilmesinin öğrenilen maskülen tahakkümün normlarını yaratması/yol açması, çok daha ikna edicidir. Böylece, tecavüz kültürüne meydan okunabilir, fakat sistematik bir seviyede yapılmalıdır; bu nedenle, tecavüz kültürüne meydan okumak mümkündür, ancak sistemik düzeyde yapılmalıdır; eğer tecavüzün sonunu gerçekten görmek istiyorsak, ataerkilliğin hayatta kalmasına izin verilemez. İkili cinsiyet rollerinin geliştirilmesinden dolayı tecavüz kültürü toplumumuzda serpilip gelişiyor. Ve bu, nazik, özenli ve sevgi dolu erkeklerin, erkeklerin kadınları hayatlarında korumaları gerektiğini en iyi niyetlerle ifade edebilecekleri paradoksal bir durum yaratır-erkeklerin bir tehdit oluşturmasına izin veren cinsiyet normlarından türetilen bir niyet. Mary Edwards Walker’ın sözleriyle bitirmek gerekirse 
 
“Siz bizim koruyucularımız değilsiniz … eğer siz olsaydınız bizi kim koruyacaktı?”
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.