İYİ Partili Sezgin'den dış politikaya çok sert eleştiriler

banner35

İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen uluslararası anlaşmalar üzerinde partisi adına söz alarak, AK Parti iktidarında uluslararası ilişkilerde yapılan hataları ve milli güvenlik risklerini gündeme getirdi.

İYİ Partili Sezgin'den dış politikaya çok sert eleştiriler

"İktidar, Esad'a yalvarma halindedir"
"Cumhurbaşkanı, heyetlerini ABD'ye dilenmeye yolluyor"
"Türkiye, yeni iktidarla muhteşem bir dönüş yapacaktır."

İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen uluslararası anlaşmalar üzerinde partisi adına söz alarak, AK Parti iktidarında uluslararası ilişkilerde yapılan hataları ve milli güvenlik risklerini gündeme getirdi. 

Suriye ve Mısır başta olmak üzere normalleşme girişimlerinin yerinde ancak gecikmiş olduğunu belirten Sezgin, Türkiye'nin itibar ve güvenilirliğinin fazlasıyla aşındırılmış olması nedeniyle bu sürecin çok zorlu olacağını ifade etti. Küresel gelişmeler nedeniyle jeostratejik görünürlüğümüzün artışını kendi başarılarıymış gibi göstermeye çalışan iktidarın esasen bu süreçten azami tarzda faydalanmayı beceremediğini belirten Sezgin, "Evet, Türkiye'nin jeopolitik öneminin görünürlüğü artmıştır; bu, Türkiye'yi kısmen öne çıkartmaktadır ancak bunu iktidarın eseri gibi takdim etme düpedüz hiledir, yalandır." şeklinde konuştu. 

Seçimlerden sonra Türkiye'nin yeni iktidarla uluslararası sahnede layık olduğu konuma muhteşem bir dönüş yapacağını belirten Sezgin, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: 

"Kardeş Azerbaycan işgal altındaki topraklarını ve Yukarı Karabağ'ın bir kısmını kurtarmıştı, bununla iftihar ediyoruz elbette. Ancak, Rusya hiçbir zaman olmadığı kadar bölgeye nüfuz etmiş durumdadır, hatta birçok açıdan başat konumdadır. Bunun orta ve uzun vadede Türkiye ve Azerbaycan'a, hatta bölgeye ciddi zararlı tesirleri olmasından büyük endişe duyuyoruz.

"İktidar, Esad'a yalvarma halindedir"

İktidar, uluslararası ilişkilerimizin her alanında gedikler açmış, her sahada parametreleri aşındırmıştır; millî güvenliğimiz üzerindeki risk ve tehditleri çoğaltmıştır. Dış ilişkiler bu alanlardan sadece biridir. İktidarın Mısır ve Suriye başta olmak üzere dış politikadaki yanlışlarının ülkemize, millî güvenliğimize önemli maliyetleri, ağır ekonomik sonuçları olmuştur. Baştan sona yanlış politikalarla Türkiye'ye büyük maliyet yükleyen ve geleceğe dönük çok önemli riskler yaratan Suriye konusunda şimdi iktidar Moskova mahfillerinde Kremlin'e yalvar yakar durumdadır, Esad'a yalvarma hâlindedir. Bu duruma düşmemize yol açan hatalarınızdan hiç mi yüzünüz kızarmıyor? "Bugün git, yarın gel." muamelelerinden utanmıyor musunuz? 

Neyse ki, nihayet, Türkiye, Suriye, İran ve Rusya arasında Dışişleri Bakan Yardımcıları düzeyinde Suriye konulu bir toplantı gerçekleştirilebilmiştir. Bakalım bu toplantı Suriye'yle normalleşmenin dinamiklerini yaratacak mı? Suriye'yle normalleşme çok zorlu bir süreç. İktidar Suriye'yle normalleşme gayretlerini neden tam seçim arifesine denk getirdi, bu da ayrı bir soru işaretidir. Ve yine son dönemde başlatılan diğer normalleşme süreçleri...

Uluslararası ilişkilerde boş hayallerle o kadar çok savruldunuz ve yanlış adım attınız ki, o kadar lüzumsuz kargaşa çıkardınız ki normalleşmeyi yönetme ehliyetiniz de kalmadı. Fren ve denge unsurlarının tamamen kaybolduğu, her şeye tek adamın karar verdiği ucube bir rejimde dış politikayı iç politikaya esir kılma alışkanlığı ne normalleşmeyi yönetebilir ne Türkiye'yi değişen dünya dengelerinde hâkim bir konuma taşıyabilir.

"21. yüzyıl Türkiye yüzyılı olacak gibi boş sloganlardan sıyrılmak lazım"

İktidar, ayrıca, son dönemde Türkiye'nin stratejik önemini arttırdığı, itibarını yükselttiği gibi bir yanılgı içerisindedir. Evet, Türkiye'nin jeopolitik öneminin görünürlüğü artmıştır; bu, Türkiye'yi kısmen öne çıkartmaktadır ancak bunu iktidarın eseri gibi takdim etme düpedüz hiledir, yalandır. "Dünya gücü olduk." "21'inci yüzyıl Türkiye Yüzyılı olacak." "Oyun kurucuyuz." gibi karşılığı olmayan boş sloganlardan sıyrılmak gerekmektedir. Ukrayna savaşı başta olmak üzere, çeşitli dışsal faktörlerin sağladığı jeostratejik görünürlüğün ülkemizin azami tarzda faydalanabileceği şekilde yönetilmesinde iktidar yeterli başarıyı gösterememiştir.

Türkiye NATO'nun savunma ve güvenlik şemsiyesinden istifade etmektedir. İttifakın Finlandiya'yla güçlenmesi Türkiye'yi de güçlendirmektedir, bundan memnuniyet duyuyoruz. Türkiye de NATO'ya büyük katkı sağlamıştır, sağlamaktadır. NATO aynı zamanda bir ortak siyasi değerler birliğidir; bu değerlere Türkiye yeniden uymaya başladığında ittifak içindeki itibarı ve katkısı da bir o kadar yükselecektir. Evet, iktidar NATO'yu Türkiye'nin uluslararası kimliğinin parçası olarak tanımlıyor, buna itirazımız yok ama Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi normları da Türkiye'nin kimliğinin bir parçası olmalıdır. Ne var ki iktidar, Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumuna katkı verdiği bu kıymetli kurumlardan tamamen uzaklaştı. Batıyla ilişkiler iktidarın beklediği gibi normalleşmedi çünkü iktidar anormal tutumlarıyla güvenilirliğini ve itibarını yok etmiştir. Neyse ki yakında bu zihniyet ve savrulmalar kalkacak; yerine, cumhuriyet geleneklerine uygun, dünya dengelerine uyum sağlama zekâ ve esnekliğine sahip bir dış politikayı yönetecek yeni bir iktidar liyakatli kadrolarıyla gelecek.

"Cumhurbaşkanı, heyetlerini ABD'ye dilenmeye yolluyor"

"Batıyla ilişkilerimiz" derken sadece NATO ve AB'yi kastetmiyoruz elbette. ABD'yle ikili ilişkilerimiz de çıkmazdadır. Sayın Cumhurbaşkanı, heyetlerini ABD'ye dilenmeye yolluyor, sonra da "ABD'yi mağlup edeceğiz." diye vatandaştan oy istiyor. Şu veya bu ülkeyle ilişkilerini Türkiye'nin ciddiyeti, güvenilirliği ve ulusal çıkarları üzerinden değil, iç siyaset çıkarları üzerinden düzenliyor, buna alışığız.

Dün Sayın Cumhurbaşkanı bir diplomasi dersi vermeye kalkışmış, bir büyükelçiye "Senin muhalefet lideriyle işin ne?" diye çıkışmıştır. Bir büyükelçinin tek görevi bulunduğu ülke resmî makamlarıyla görüşmek değildir, illegal olmayan her çevreyle görüşür, bu da vazifesinin bir parçasıdır. Yıllardan beri bunu öğrenememişsen yazıklar olsun, öğrenip de bunu istismar için kullanıyorsan bu daha da ayıp. Esasen bir büyükelçinin muhalefetle görüşmekten kaçınması büyükelçilik görevini layıkıyla yapamadığının ifadesi olur ancak diktatörlüklerle yönetilen ülkelerde büyükelçilerin temasları sadece hükûmetlerle sınırlı kalır. Türkiye'nin bir diktatörlük olduğunu mu itiraf ediyorsunuz? 

"Vatandaşımızın böyle diklenmelere artık karnı toktur"

Sayın Cumhurbaşkanının bu konuyu da iç politika meselesi hâline getirmek istediği, ona buna sataşarak prim yapmaya çalıştığı apaçık ortadadır. Vatandaşımızın böyle diklenmelere artık karnı toktur. Rahip Brunson meselesinde izlediği onur kırıcı tutum hafızalarda hâlâ tazedir, olay ayrıcı o denli tuhaftır ki aynı gün Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu da ABD Dışişleri Bakanı Blinken'la yaptığı görüşmeyi övünerek sosyal medyasına taşımıştı. Bugün için iktidar bir yandan ABD'yi eleştirirken diğer yandan ABD'ye yakınlaşma arayışındadır, ne eleştirilerinde tutarlıdır ne de yakınlaşma arayışında beceriklidir. Suriye'de ABD'nin PKK-PYD/YPG'yle iş birliği elbette kabul edilemez; ABD bundan vazgeçmelidir, vazgeçirilebilmelidir ama sonuçta ortadaki durumun Suriye'de atılan yanlış adımların bir sonucu olduğu da aşikârdır. Bu durumun oluşmasında iktidarın payı büyüktür. S-400'ler nedeniyle ABD'yle yaşadığımız F-35 ve F-16 sorunları da işin başka bir boyutudur. Türkiye, topyekûn hatalı S-400 alımı nedeniyle kendi bölgesindeki silah dengeleri açısından sıkıntıya düşmüştür.

"Türkiye, yeni iktidarla muhteşem bir dönüş yapacaktır."

Mevcut iktidarın zihniyeti yanlıştır, vizyonu bulanıktır. Cumhuriyetin dış politikası hiçbir zaman şu veya bu ideolojinin, mezhebin liderliğine soyunma iddiasıyla değil, çağdaş bir ülke olarak dış ilişkileri yürütmeyi amaçlamıştır; Türkiye'nin ulusal çıkarlarını ve güvenliğini, itibarını, ekonomik kazancını hedeflemiştir. Türkiye Cumhuriyeti yeni iktidarla uluslararası sahnede layık olduğu konuma muhteşem bir dönüş yapacaktır. Demokrasisi güçlü, hukukun üstünlüğü ilkesini el üstünde tutan Türkiye Cumhuriyeti bunu yüksek başarıyla gerçekleştirebilecektir.

Türkiye Cumhuriyeti, yeni iktidarla birlikte küresel dönüşüme uyum sağlama adımlarını dikkatle atarak diktatörlüklerle ittifak anlamını taşımayacak bir şekilde yeni döneme intibak edecektir.

Sözlerime son verirken, İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa'da düzenlediği vahşi saldırıyı en ağır şekilde kınıyor, Türkiye'de iktidarın yanlış tutumları nedeniyle sahici himayeden yoksun bıraktığı Filistin halkının daima yanında olacağımızı ifade etmek istiyorum."dedi.

Selva Demirci

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER