BAŞKAN ÇANKIR” LA FONTAİNE HİKAYELERİ İLE YAPILAN SİYASET 15 YILDIR ÜLKE SORUNLARINI GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞAN ÜLKEYİ YÖNETEMEYEN BİR HÜKÜMET”

banner35

Türkiye’nin yeni bir siyasi sayfaya, milletçe özlediğimiz çağdaş ve refahın bol olduğu bir yaşamı yerelden yükselen siyasetle ulaşmak için açılacak yolun ufku ve ışığı olma adına tüm yüreğimizi ortaya koyduğumuz bu çalışmayı ve ildeki tüm siyasi parti başkanlarına yapacağımız çalışmaları siz değerli okurlarımıza sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Konuğumuz, CHP Aydın İl Başkanı Ali Çankır.

BAŞKAN ÇANKIR” LA FONTAİNE HİKAYELERİ İLE YAPILAN SİYASET 15 YILDIR ÜLKE SORUNLARINI GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞAN ÜLKEYİ YÖNETEMEYEN BİR HÜKÜMET”

ERDAL DEMİR: “Yörük Efe’nin değerli okur ve izleyicileri Türkiye Konjektöründe siyaset yapma havasının çok hızlı bir sürece girdiği gözleniyor. Bu süreçte muhalefet partisinin çalışmaları Cumhur ittifakının çalışmalarının sizlere ulaştırmanın birinci basamağını Cumhuriyet Halk Partisi Aydın İl Başkanı Ali Çankır ile başlatmayı düşündük. Değerli başkana bizi misafir ettiğinden dolayı ve nezaketinden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Başkanla hem ulusal bazda hem de yerel baz da siyaset konuşacağız. Sayın başkan biliyorsunuz Türkiye’de Ana muhalefet Partisi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son birkaç yıldır üzerinde özellikle durduğu birkaç tema var. Başkanın bu partinin il başkanlarının ve milletvekillerinin ekonomiden başka bir şey çalışmayacak adı altında söylemi de var. Bunun Türkiye genel politikasında karşılığı çok büyük. Çünkü siyasette sizin yapmış olduğunuz işlerin büyüklüğü değil milletin ne kadar tok olduğu tartışılıyor. Açlık, öğrencilerin ve işçinin, sağlıkçıların, polislerin, öğretmenlerin durumu konuşuluyor. İşin özünde ekonomi konuşuluyor. İl Başkanı olarak genel başkanın bu tespitli muhalefet politikasını nasıl karşılıyorsunuz?

ALİ ÇANKIR:” Öncelikle beni böyle bir röportaja davet edip, şeref verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Muhalefetin sesini bizimle paylaşan yerel basına bu anlamda bir kere daha teşekkür ediyorum. Genel Başkanımızın son kurultayda 2.yy. beyannamesinde ortaya koyduğu yeni T.C. yy. içinde de ekonomi önemli bir enstrüman. İnsanların yaşam şeklini eğitim, iş hayatlarını belirleyen bir kavram. Türkiye’de ekonomik şartlar o kadar ağırlaşınca CHP olarak da bizim görevimiz, halktan gelen talepleri dillendirmek adına Sayın Genel Başkanımızın doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Türkiye genelinde bir ekonomik analiz ortaya koyduğunuzda aslında bunu en sondan, gündemdeki konudan analiz ederek anlatmaya başlayacağım. Şimdi yeni bir öğretim yılına başlıyoruz ve bu öğretim döneminde de insanların çocuklarına ekonomik olarak ayırdıkları bir bütçe var. Fakat öyle bir durumla karşı karşıyayız ki! Ben günde 15-20 telefon alıyorum. Aydın ilimizi kazanan üniversite öğrencilerimizin yer bulmasıyla ilgili Aydın ilimizden, örgütümüzden talepleri oluyor. Farklı illerde üniversiteyi kazanan çocuklarımızın orada barınma ihtiyaçlarının giderilmesi yönünde talepleriyle karşılaşıyoruz. Burada ciddi bir çözümsüzlüğe doğru gidiyoruz. Türkiye’de şu anda öğrencilerimizin barınmasıyla ilgili yurtlar, AKP’nin 20 yıllık iktidarında halen sağlanmış değil. Üniversite kontenjanlarının sadece nerdeyse yüzde 30’unu karşılayan bir yurt potansiyeli var. Özel sektörün eline muhtaç hale getirilmiş. Ev fiyatlarında da çok fahiş fiyatlar var. Fakat şu anda halkımız çocuklarını okutabilecek ekonomik varlık içinde değiller. Zaten pandemi sürecinde ekonomik tablo ağırlaşmıştı fakat hafızalarımızı tazeleyecek olursak pandemi öncesindeki son 1,5 yıl da ekonomik kriz söz konusuydu. Üretimden uzaklaştırılan bir tarım politikası, desteklenmeyen bir esnaf yatırımları, bunun sonucunda da ekonomik tablodaki ve faiz üçgenindeki sıkıntılar maalesef ülkenin gündemine oturmuştu. Pandemi sürecinde de bu durum ağır olarak devam etti. Sayın partili Cumhurbaşkanı bu süreç içinde bir Merkez Bankası Genel Başkanını faizleri yükseltsin diye aldı; bir sonrakini arttırsın diye değiştirdi. Bunun sonucunda Türkiye’de ekonomik tablo yönetilemez duruma geldi. Biz Sayın Genel başkanımızın bu verilerinin doğrultusunda son altı ayda yaptığımız saha çalışmalarında da bu ekonomik tabloyu birebir yaşayarak halkımızdaki sıkıntıyı Aydın’da da tespit ettik. Bir hayvan üreticilerimizi gezdiğimiz bir programımızda bir süt üreticimizin şu cümlesi bizi çok etkilemişti. ” Biz artık çalışarak iflas ediyoruz” diyen bir üretici profili ile karşı karşıya kaldık. O üreticimiz 200 tane ineğinin son üç yılda 130’a düştüğünü kısacası çalışarak iflas ettiğini belirtti. Sahadaki bu çalışmalarımızda da üretimde büyük sıkıntıların yaşandığını da tespit ettik. Akabinde bir ay sonraki çalışmamızda sahadaki tarım üreticilerimize ziyaretlerde bulunduk. Orada gördüğümüz ekonomik girdi maliyetleri o kadar yükseldiği için tarım üreticisi neredeyse arazilerinin yüzde ellisini boş bırakmış onu ekip, dikecek ve sürdürülebilir hale getirecek ekonomik yatırımı elinde yoktu. Bugün geldiğimiz noktada da sebze ve meyve fiyatlarının neredeyse yüzde 40’a yakın fiyat artışının aslında ana temalarından bir tanesi bugüne kadar tarım politikalarındaki desteklemelerin ve planlamaların

Türkiye’nin gerçek reel koşullarına göre yapılmamış olması hatta desteklemelerin hiç yapılmamış olması çok yetersiz yapılmış olması bugün Türkiye’nin ekonomik girdilerinin bu anlamda artık temel ihtiyaçların bile karşılanamayacak duruma gelmesi önümüzdeki ekonomik tablodaki sıkıntıyı ortaya koydu. Diğer faktör tabi Türkiye, Aydın gibi birçok noktada da tarım girdilerinin önemli derecede değer oluşturduğu bir ülke. Neredeyse Aydın’ın nüfusun yüzde kırk beşi bir şekilde tarım üretimiyle ve tarımın yan sanayisiyle uğraşıyor. Bu noktadayken yanlış politikalar sadece Aydın’da değil Türkiye’de bu sektörün kalemine de yansıyan Türk lirasının değer kaybetmesine de yol açıyor.

ERDAL DEMİR: “Öğrencilerimiz yeni dönemde eğitim ve öğretim için ilimize gelecekler. Ekonomik krizin en çok vurduğu kesimden biride öğrenci aileleri. Devletin yurt konusunda 20 yıldır çözemediği bir kapasite darlığı ve fahiş fiyatlarla kiralama sorunu öğrencilerin cemaatlerin yurtlarına gitme zorunluluğu ile karşı karşıya kalacaklarını göz önüne aldığınızda, Aydın Büyük Şehirle bir yurt çalışması konusu il başkanlığınız arasında söz konusu mudur, ilimize müjdeli bir haber vereme konusunu gündeme getirebilir miyiz?

Ali Çankır: Güzel bir soru teşekkür ediyorum. Üniversite öğrencilerinin cemaatlere yurt konusunda terk etme söz konusu mudur? Onu aslında şöyle analiz etme gerekir; bugün hedef olmazsa bile, Türkiye bir Feto süreci yaşadı ve bu sürecin bedelini çok ağır ödedi! Bu bedeli bir kesim çok ağır ödedi. Bu yirmi yıldır devletin idari kadrolarını içinde bedel ödüyordu. Bu kadroları teşkil eden Feto’dan gerekli dersi çıkarmadıysa, cemaatlerin devletin başına neler açabileceğini bir zafiyetten dolayı göremiyorsa ben bunu şu şekilde izah edebilirim. Bu becerisizlikten kaynaklanan bir durumdur derim! Bunu şu şekilde örnekleye bilirim. Önceki gün THK’nin bütçesi açıklandı. Bu açıklama Sayıştay üzerinden yapıldı ve bir milyar iki yüz elli bin TL açığın olduğu belirtildi! Toplam hacmin yani toplam varlığının bunu ödeyemeyecek durumda olan bir kurum olduğunu öğrendik!  Türkiye’nin çok kötü bir yangın sürecinden geçtiğini biliyoruz. Burada yangın için çok yetersiz bir haça aracı kapasitesinin olduğu ortaya çıktı. Biz burada da Aydın da çıkan bir yangında bunun doğru bir sonuç olduğunu birlikte yaşadık! Dört noktada oluşan yangına dört ya da beş saat sonra değil de yarım saat içinde yeterli hava araçlarıyla ulaşılsaydı ki bu yabancı ülkelerde olan yangınlarda da mesela İtalya’da ve İspanya’da yangınlarda onlarca hava aracı bu yangınlara müdahale ederek söndürmüşlerdir. Bizim kaynaklarımız itibariyle kapasitemizin çok daha yüksek olması gerektiğini düşünüyor ve başımıza bir iş geldiğinde de bunun bedelinin çok ağır ödeyecek durumda olan bir ülke durumundayız!

Yurt sorunun da on dokuz yıldır AKP tarafından çözülememiş olduğunu görüyoruz! Yurt sorunu öğrencilerimiz açısından çözülemiyorsa, bence burada öğrencilerimiz, insanlarımız Türk milleti olmadığını, bunun beş müteahhit ve etrafı üzerinden bir yönetim anlayışı oluğundandır!21 yy. milenyum da hala öğrencilerimiz yurtsuz kalıyorsa bu tablo vahimdir! Genel başkanımız öğrencilerle ilgili iktidar olduğumuzda hükümet programının olacağını söylemekten mutluluk duyuyorum. Çünkü bu ülkenin insanları eşit şartlar içinde artık yaşamıyor. En azından çocuklarımızın bir an önce eşit şartlarda fırsat eşitliği yaşayacak bir noktada olması gerekiyor. Aydın 20 sene öncesine kadar her neredeyse her 2 yılda bir Türkiye birinciliği alan bir konumdaydı. Şu anda devlet okullarımızın eğitim kalitesinin düşürüldüğünden okullarımızda yetiştirecek ortamı alamıyoruz. Bu da öğrenciler arasındaki fırsat eşitsizliğine yol açıyor. CHP olarak çözeceğimiz unsurlardan biri. 31 Mart yerel seçimlerinde millet ittifakı CHP ortak ve dostlarıyla beraber ciddi bir başarı ortaya koydu. Nüfusun yüzde elli birini yönetecek yerel iktidarları elinde tutuyor. CHP belediyelerimiz yerel seçimden bugüne kadar bu pandemi döneminde de bunun sınavını çok iyi verdi. Yerel belediyelerimiz halka tüm imkanları sunarak sosyal belediyeciliğin ciddi bir belediyecilik ve yönetim anlayışını ortaya koydu. Halkımızı da gördü ki CHP Türkiye mazbatasını aldığında ittifaklarıyla beraber sosyal devlet olarak tüm vatandaşlara fırsat eşitliklerini yaratacaktır. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Özlem Çerçioğlu Aydında da sosyal belediyecilik adına önemli projeleri hayata geçirdi. Bu projeleri ortaya koyarken halkın talepleri üzerinden giderek bunu yaptı. Biliyorsunuz geçenlerde eğer zamanında alınmasaydı Aydın Tekstil alanı rezidanslara, Avmlere ya da rantçıların eline geçecekti. Bunun içinde bir çocuk eğitim alanı kuruldu. Ondan önce de aynı proje dahilinde Girne Mahallemizde böyle bir alan kurulmuştu.

ERDAL DEMİR: Büyük alanda yapılan kreşin içeriğine bakmak gerekiyor. Sayın Çerçioğlu açılışta sosyal belediyeciliği vurgulayıcı bir konuşma yaptı. Ben bundan çok şey çıkarabilirim. Eğitime, mesleki eğitime, kooperatiflere, kadın girişimcilere pay çıkarabilirim. Sosyal alandaki tüm ilişkilerin göz önünde tutularak yereldeki beceri alanına giren sosyal yaşam şeklini kreşte uygulama olarak hayata geçirmeye çalışma bir amaç görüyoruz. Tıpkı bir zamanlar Türkiye’de eğitim devrimi diye adlandırdığımız Köy Enstitülerinin açtığı alanlara benzer bir eş anlamlı sosyal davranış biçimine benziyor. 20 yıldır mevcut hükümetin toplumun eğitim devrimi beklentilerine altı ayrı bakan altı ayrı eğitim müfredatı uygulama şekli ile ulusal bir eğitim programı yakalayamaması düşünüldüğünde açılan bu kreşten sosyal ilişkilerin ve çeşitliliklerin önünün açılmasıyla beceri ve yeteneklerinin yüksek olacağı bu çocukların olmayan bir ulusa eğitim programını engelleriyle karşılaşacağını düşünerek bir çok konuda(tarım, ziraat, sosyal belediyecilik) devreye giren yerel yönetimlerin eğitimde de devreye girerek bir çığır açabileceğini düşünüyor musunuz, programda bu tür hazırlıklar var mı, varsa bu müjdeyi verir misiniz?

ALİ ÇANKIR: Yurt meselesi tek başına belediyenin imkanlarıyla çözebileceğimiz bir kavram değil. Bugün Türkiye’de üç beş belli noktada belli belediyemizin iki yüz üç yüz kapasiteli yurtları var ama genel iktidarla beraber yerel belediyelerimizle ortak projelerle makro projelerle çözülecek işlerdir. Buradaki sayılar çok yüksek. Bizim hedeflediğimiz kavram devlet üniversitelerimize giden her öğrenci barınma ve yeme içme giderinin sosyal devlet anlayışıyla devlet tarafından karşılanması ve bu yönde fırsat eşitsizliğinden çıkması ekonomik durumu hiç olmayan çocuğumuzun bu fırsat eşitliğinden faydalanması bu ülkeye imkanlar çerçevesinde öğrencinin ailesinin sosyal devlet anlayışından yararlanmasını sağlamak.

Erdal abi, inşallah bu gençlik kongresinde bir süreklilik meselesi gündeme getirildi. Uzun vadeli bir çalışma programını Özlem Hanım ile birlikte yürütüleceği konusunda Aydın halkının da teveccühünün olduğu görülmekte ve gelecek dönemde de yapılacak projeler içerisinde bu konunun ele alınacağı kanısındayım. CHP’nin ittifaktaki ortakları ile beraber bu konuları ele alıp halledeceği konusunda inancım tamdır. Ortakların elindeki en güçlü enstrüman olarak eğitimi ön gördüklerini görüyoruz. Oysa ki 19 yıllık AKP iktidarında tahrip edilen en büyük kavramın eğitim olduğunu da görüyoruz. Geçenlerde eğitim yılının başlaması münasebetiyle ziyaret ettiğim eğitim ile ilgili sendikalardan birini bana “siz biliyor musunuz, Aydın’da kaç tane orta okul, lise yöneticilerinin liyakat esaslı görev başında olduğunu” Ben bilmediğimi söyledim. Bana verdiği cevapta” bir iki okul bile değil, diğerlerinin hepsinde AKP taraftarlı liyakatten uzak görev adamı sıfatıyla bu okulları ellerinde tuttuklarını” söyledi. Biz AKP’nin birçok kavram ve kurumlarda liyakat esaslı düşünenlerin dışında görevleri ele aldıklarını ancak eğitim gibi çok önemli bir konuda bu anlayışı acımasızca sürdürdükleri de görülmektedir. Bu sadece ilkokullarda, liselerde değil, bu şekilde üniversitelerde de liyakat esasından uzaklaşarak görev verilenlerle donatıldığını görmekteyiz. Atanan rektörlerin, dekanların, eski milletvekillerinden milletvekili aday adaylarından oluştuğunu, akademik kariyerlerinin trajedik bir hal aldığını hiçbir akademik kariyerlerinin olmadığını görmekteyiz. Bugün Türkiye’de eğitim hayatındaki sürecin tamamlanmasından sonra ortaya çıkan tablo ve eğitim alanından sonraki süreç sadece öğrencilerin bir yere kanalize edildiği ve sadece öğrencilerin akademik eğitim almalarına kanalize edildiği ve sadece önlerinde bir LGS ve Yüksel okul imtihanına kanalize edildiği başka hiçbir eğitim amacının olmadığı bir süreçten geçiyoruz ve aslında geçtik.  Burada çok verimsiz bir neslin yetişmesine neden olundu. Köy enstitülerinin örneğini çok iyi orada çok iyi gözlemlemiş ve görmüşsünüz, Büyükşehir Belediyesi’nin açmış olduğu kreşlerde. Ben size başka bir şey daha söyleyeceğim, ayrıca Büyükşehir Belediyesi’nin Tarım Daire Başkanlığı’nın başlatmış olduğu birtakım çalışmaları var. Biliyorsunuz ihtiyaç sahibi ailelere kuzu ve koç hibe ediliyor. Yem dağıtılıyor. Orada onları büyüterek ailenin geçimini sağlayacak imkanlar yaratılıyor.

ERDAL DEMİR: Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin tarım ve hayvancılıkta, ziraat ile çeşitli hamleleri var. Aslında merkez ilçe yani Efeler Belediyesi’nin de bu anlamda büyük hamleleri var. Bu iki belediyenin bu programları tarımı ölüme mahkûm eden bir anlayışa karşı çok önemli sayılırken bir de karşımıza çağın sorunu kuraklık yani susuzluk çıktı. Bu konuda belli çalışmalardan söz edip bir müjde verebilir misiniz?

ALİ ÇANKIR: Tarım Daire Başkanlığı’nın ve bunun ötesinde yerel kurumların yedi yıldır yaptıkları bir çalışma var. Bu çalışmalar her gün üstüne koyarak devam ediyor. Bugün itibariyle bölge dışına da çıkarılarak çeşitli iller dahil 25 milyon fide dağıtıldı. Ayrıca bölgenin yerel tohum yani ata tohum ve uygulamaları üzerinden eğitim verilmek üzere çalışmalar devam ediyor. Yani genç Aydınlılar bu anlamda yetiştirilecek. Ayrıca Aydın Büyükşehir Belediyesi üçüncü dönem yani ustalık döneminde yaptıklarının yanında sosyal alanda, kültürel alanda sosyal belediyecilik kavramıyla birçok yeni yatırımlar oluşturacak. Bunun dışında sizin bahsettiğiniz kuraklık konusu dünyanın önünde en büyük sorunlardan birisi. Kuraklık iklim değişikliği ile birlikte geliyor. Çok dar bir coğrafyada bir haftada yangınlarla karşılaşırken diğer bir haftada sellerle boğuşuluyor. Bilim adamlarının açıklamalarına göre bu değişimlerden en çok etkilenecek coğrafyalardan biri olduğumuz söyleniyor. Su konusu da bunlarla birlikte çok paralel ve iç içe olan bir konu. Yeri gelmişken şunu söylemek istiyorum. 10 yıl içerisinde tek adam rejimli partinin genel başkanı sistemin Cumhurbaşkanı, partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu konularla ilgili Türkiye’de üç kez sempozyum yapıldı. Kuraklık ile ilgili çalıştay yapıldı. Buradan çıkan raporlar 2018 yılında Türkiye genelinde bir kuraklığın çıkacağı ile ilgili bir rapor  yayınlanmasına rağmen bugün gelinen noktada bu raporlardan hiçbir ders alınmadığı bir kuraklık meselesiyle uğraşılması gerekirken bundan ders çıkarılmadığı ve yine  buradan İstanbul Kanalı gibi hayali projelerle, Türk Milletini avutmaya çalıştığı projelerle, işte yine LA FONTEN masalına dönüşen uzay meseleleri ile   yandaşlarına rant çıkarmanın peşinde dolaşıp, aslında Türkiye’nin önüne bir balyoz gibi konulan reel meseleleri görmezden geldiği burada kuraklık meselesinde de uzak durup bugün sebze ve meyve fiyatlarındaki fahiş artışlardan hem de üretici nezdinde baktığımız sıkıntılardan çok net bir şekilde gözleniyor. Aydın’da da biz bununla ilgili CHP Genel merkezli kombineli olarak bir çalışma yaptık. Orada yaptığımız saha çalışmasından size örnekler vereceğim. Geçen sene ki kuraklıkta   Aydında Çine Barajı, Kemer Barajı, Adıgüzel Barajı küçük göletleri de içine alan tarım suyu kapasiteli 685 milyon metreküptür. 2019’da bu 1milyar ikiyiz milyon metreküptür. Ondan önceki yıllarda da bir milyar beş yüz metreküp civarında gerçekleşiyor. 2021 yılı için kullanılabilir stok seviyesi 330 milyon metreküptür. Ondan sonraki yılda bu seviye 280 milyon metreküp civarında olacağı gözetleniyor. Yani neredeyse 6 da bir civarında doğa bizi su verecek görünen budur. Türkiye genelinde kapalı sistem, sulama yüzde dört ile yüzde altı civarında dolaşıyor. 2021 yılında 280 milyon metreküp su stoku varken bu kuraklıkta Aydın’da biz kapalı sisteme geçmiş olsaydık yani 19 yıldır AKP vatandaşının ve toprağının sorunlarıyla uğraşmış olsaydı yani beşli sistem yandaşlarının ceplerini doldurma yerine vatandaşlarının sorunlarıyla uğraşmış olsaydı eğer kapalı su sistemine geçmiş olsaydı biz bu seneki kuraklıkla baş etmiş olacaktık. Hatta yüz bin metreküp stoka bile geçmiş olacaktık.

ERDAL DEMİR: Son genel seçimlerde merkez yoklama sistemiyle adayların belirlendiği bilindiği üzere çıkan tablodan da tabanın çok fazla memnun kalmadığı ve ayrıca merkezin belirleme yetkisini kullanmasına da tepki verildiği gözlendi. Bu dönem 2023’te ya da söz konusu bir erken seçimde aynı yola başvurulursa bu tepkinin daha da büyüyeceği söz konusu olacaktır. Bu konuda gelecek seçimlerde izlenecek yolun ne olacağı merak konusudur. Ayrıca delege sistemiyle belirlemenin doyurucu olmayacağı CHP’ye kayıtlı üyelere yönelik bir aday belirleme seçimi yapılması söz konusu olur mu?

ALİ ÇANKIR: CHP’de demokrasinin tüm demokratik ilkeleri korunmuş ve korunmaya devam edecektir. Kimsenin şüphesi olmasın ki şartlara göre bazen başvurulan merkez yoklamasının bu dönem olmayacağı konusu Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da tercihidir. İzlenecek yol genel tabanın beklentisi doğrultusunda olacaktır.

ERDAL DEMİR: Başkan size cevabının çok net olmasını istediğimiz bir soruyla geliyorum. Genelde il başkanları genel seçimlerde milletvekili adayı olmayı isterler. Bize göre başarılı bir il başkanının görevinde kalması Türkiye siyasetine daha fazla katkı koyacağı anlamına gelmektedir. Siz önümüzdeki dönem aday olacak mısınız?

ALİ ÇANKIR: Ben genel tercihin çok önemli olduğuna inananlardanım. Bugün görevim süresince yaptığım çalışmaların artı ya da eksi olarak puanını verecek tabanın kendisidir. Partimizin tabanının bu konulara daha sağlıklı ve hassas baktığını biliyorum. Onların tercihi ve temayülü görev yerlerini belirler. Eğer taban o görevi yapmamızı istiyorsa bu bize verilen bir görevdir. Sizlerin de engin siyasi görüşleri bizi ve beni yakinen ilgilendirmektedir.

Sayın Ali ÇANKIR Başkanım verimli bir röportajın olduğunu düşünerek görevinizin başında değerli sonuçlara, Türkiye için önemli katkıları koyacağınızı inanıyor ve size başarılar diliyorum. Yerelde siyasetin sesleri bizlere yapacağınız röportajlarla canlılık kazanacağı inancındayım.

HABER: SELVA DEMİRCİ

RÖPORTAJ: ERDAL DEMİR

Selva Demirci

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER