Bir türkü vardır bilirsiniz mutlaka… “Sağım yalan ,solum yalan döndüm baktım dünya yalan”  Bir de bir çizgi film de vardır çocukluğumuzdan kalma enteresan bir öğretisi olan, tahta bir oyuncağın her yalan söylediğinde uzayan o meşhur burnunu temsil eden PİNOKYO. Uzun lafın kısası makalemin mevzusu genelimizin diline yuva yapmış olan ve kendimizi teselli amaçlı renklere ayırdığımız masumcuk olarak nitelendirdiğimiz (tabi bazı durumlarda) YALAN kelimesinin içeriğini deşeceğiz biraz kendi lugatımızca bu hafta. Hadi tarif edelim gene benim bitmeyen devrik cümlelerimle….

En kolay çıkış yolu, ucuz bir tuzak, günahın bir kolu, gücü temsil ettiğini düşündüğümüz bir kandırmaca, elde etmek istemenin ve bazen de haklı çıkmak için debelenmenin sözde  kıvrak çözümü, sorunlardan ya da sorumluluktan kaçışın ilk durağı, Mecburiyet teması adı altında arabuluculuk diyerekten döktürdüğümüz binbir senaryo, bazen doğuştan gelen bir hastalık türü, bazen de şeytanla yapılan bir iş türü, kötülerin damgası, iyi yüreklerin düşmanı, aklıma gelmişken gerçi hiç çıkmıyor ama siyasete ve politika üzerindeki bakış açısına hiç değinmeyeceğim oraları malum…. Beslendiği yer belli mutfak belli e tabi iyileri hep yüreğimizde, yaşamın her evresinin en basit anların dahi kurtarıcısı, ihanetin temel sebep arama motoru…. Say say sonu yok; biz bu içeriği yaz yaz yetmez, yaz yaz bitmez modunda deyip konuyu toparlayalım.

Her birimiz birer Pinokyo’yu andırıyoruz yaşamımızda bazı zamanlar. Yalan aramızda geziyor, içimizde aranıyor. Eninde sonunda ufacık masum bir bahanesi olsa dahi ucundan kıyısından çıkıyor işte Pinokyo Halleri. Burun somut olarak o meşhur estetiğe uğramasa da kişi bilir tüm işi.

Biz ne olursa olsun doğru ve dürüstçe yaşamı, en harbisinden yaşamaktan vazgeçmeyelim. Şimdiki dünyada yalancının mumu yatsıya kadar falan değil artık haberiniz olsun; o çok uzun kalır; anında sönüyor .Foyalar bir bir ortaya dökülüp, saçılıyor. Mimlenenler işiniz zor; AMAN DİKKAT, ETRAF BERBAT