ÖNYARGI - I

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktır. Unutmamak lazımdır ki her şey göründüğü gibi olmayabilir.

Birçok şey bizim algılarımızın ne yönde olduğundan kaynaklı bakış açımızla ilgili, görüş açımızın gördüğü kadarını anlamamızı sağlar.

Hal böyleyken bizler, önceden aldığımız eğitim, kültür, sosyal konum gibi faktörlerimizin etkisinde, o anki ruh halimiz, sabrımız, detayları kavrama ve muhakeme yeteneğimiz ile olaylar veya kişiler hakkında kararlar oluştururuz.

Ne empati yapmışızdır, ne de bilgi edinmeye çalışmışızdır. Sadece gördüğümüzü yargılamışızdır.
Bunun da bizi sağlıklı bir sonuca götürmeme olasılığı yüksektir.

Önyargı ailede başlar… mı?

  • Şu komşunun çocuğuyla sakın oynama… Babası eve her gece sarhoş geliyor...
  • Şu çocuğun ailesinin dini bizden farklı…
  • Şu çocuğun ailesi zengin yakın arkadaş olmaya çalış…
  • Şu çocuğun babası hapse girmiş…

Lütfen çocuklarımızın hayatla ilgili algılarını önyargılarla doldurmayalım. Daha çok yaşanan ve yaşanacak tecrübelerle hayatlarının yönünü çizmelerini isteyelim. Çünkü genelde yaşanan olumsuzluklar önyargılarımızı hazırlar, ama ya yaşanan olumluluklar?

Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, kendi adi söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir caba sarf ediyor ne de bakim yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.

Sizce yukarıdaki paragraftaki hastanın hastalığı nedir? Bu hastanın tahmini yaşı kaçtır? Hastanın size yakınlık derecesi nedir?

Evet! Bir kere yukarıdaki hasta, hasta değildir, yaptıklarını hasta olduğu için yapmamaktadır. Yaşı gereği bütün bunlar olmaktadır.

Evet! Bu sizin bebeğiniz henüz aylarla ifade edilen yaşını yaşamaktadır. Ama yazıyı olumsuz bakarak okur iseniz size göre birçok hastalık ve yaşlılık belirtisi olabilir. Önyargı!

                                                                 *****

Pastanede küçük çocuk masaya oturmuş ve gelen garson kıza,

  • Çikolatalı pastanın dilimi kaç lira?
  • 50 kuruş
  • Peki! Dondurmanın külahı kaça?
  • 35 kuruş

Garson kız kafasından hesap yaptığı belli olan çocuğu beklemekten sıkıldığını belli eden sesler çıkararak onun çabuk olmasını sağlamaya çalışmış. Çocuk ise,

  • Öyleyse külahta dondurma alayım.

Çocuk getirilen külahlı dondurmayı alarak dükkandan koşarak çıkmış. Garson kız masaya baktığında masanın üstünde 15 kuruş bahşiş durduğunu görünce hem çok şaşırmış hem de çok utanmış.

                                                                 *****

Bu gün vitrinini beğenmediğiniz bir dükkana girerek alış veriş yapmazsınız. Yemek yemeğe gittiğiniz restoranda garson sizin giyiminize, tavır ve davranışlarınıza göre size hizmet eder. Yolda size adres soran kişinin giyimi biraz düşük ise tedirgin olursunuz.

Bunlar gibi birçok örneği hayatınız boyunca yaşamışsınızdır. Onun için önyargı yerine, kalıplarımızdan kurtularak, bilgi edinmeye, tecrübeleri kullanmaya ve hoşgörülü bakmaya çalışırsak, önyargının getireceği olumsuzluklardan da arınmış oluruz.

İnsanlardaki önyargıyı parçalamak, benim atomu parçalamamdan daha zor.

Albert Einstein

İnsanlar yalnızca görmeye hazır oldukları şeyi görürler.

RALPH WALDO EMERSON (1800 yıllarında yaşamış Amerikalı düşünür ve yazar)

Süpermarkete girdiniz aradığınız bir temizlik ürünü ama biraz dolaştınız ve temizlik ürününün standını bulamadınız. Yanınızdan geçen mavi gömlekli gence sordunuz,

  • XXOO marka temizlik ürününü nerede bulabilirim?
  • Sanırım ileride sağdaki reyonlardan birisi temizlik ürünlerine ait olacak oraya bakabilirsiniz.
  • Neden sanırım diyerek tahmini cevap veriyorsun?
  • Gerçekten bilmiyorum da ondan, ben buranın çalışanı değilim ki…

Utanmış olmalısınız, her mavi gömlekliyi market çalışanı olarak algılamanızdaki önyargı sizi utandırdı.

                                                                       *****

Tıp öğrencisi kitap almaya gittiğinde gördü kü istediği ve mutlak okuması gerekli kitap çok pahalıydı. Onun için gizlice istediği bölümü açtı okudu. Kitapçıdan çıkınca hemen küçük defterine okuduklarının notlarını aldı. Artık her gün geliyor ve bölüm, bölüm kitabı okuyor ve notlarını alıyordu. Sonunda en son bölümü okuması ve imtihana girmesi lazımdı. Kitapçıya gitti kitap her zamanki yerinde değildi, aradı aradı ama bulamadı… Birisi kitabı satın almış olabilirdi. Çok üzüldü. Kitapçıdan çıkarken dükkan sahibi ona seslendi ve kasanın yanındaki sandalyeyi göstererek oturmasını işaret etti.

Bedavadan kitabı okuduğu için bir şeyler söyleyecektir diye düşünürken, kitapçı,

  • Birisi bu gün bu tıp kitabını almaya geldi. Ben de sizi izledim her gün okuyorsunuz diye kitabı satmadım, buyurun,  kitap burada okuyun…

*****

Moskova’dayım apartmanların arası çok güzel ağaçlık ben de bazen evden ayrılıp yürüyerek küçük sokakları geziyorum. Çoğu zaman Babuşka (yaşlı kadın) denilen kadınları apartmanların önüne patates ekip onları yetiştirmeye çalışırken görüyorum. Bir seferinde dayanamadım sordum,

  • Çok küçük yerlere patates ekiyorsunuz. Buradan alacağınız patates çok az neden ektiğinizi bana açıklarsanız sevinirim.

Ben yaşlı kadının ihtiyarlığından hareket etmesinin gerekliliğini ya da fakir bir aile olduklarını buna bile ihtiyaçları olduğunu söyleyeceğini düşünürken aldığım cevap çok farklı ve çok saygındı.

  • Biz ikinci dünya savaşı sırasında buralara patates ekerek aç kalmadık. Şimdi saygımızdan hem ekiyoruz hem de ailelerimize anlatarak birlikte yiyiyoruz.

*****

Önyargı aslında insanların içindeki bir radar sistemidir. Bazı zamanlarda önyargılarımız bizi birçok kötü olayla karşılaşmaktan alıkoymazlar mı?

            Önyargılarımız olduğu içindir ki çocuğumuzun elini dışarı çıktığımızda bırakmayız. Yayalara yeşil ışık yandığında bile tedirgin geçeriz karşıdan karşıya. Karanlık bir parktan geçeceğimize sokağı dolaşırız.

Bence önyargılı olmasak da, biraz daha mı tedbirli olsak, böylesi daha iyi mi acaba?
Yoksa her gün gazetelerin 3. Sayfalarını okuyarak, birçok realty (gerçek hayat) programlarını televizyon kanallarında seyrederek nasıl önyargısız kalırız? diyor soruyorsanız. Siz de haklısınız.

Hep şöyle olayları dinlemez miyiz?

Göl kenarındaki tabelada “gölde yüzmek tehlikeli ve yasaktır” yazıyordu ama o dinlemedi… Anteni kendim tamir edeceğim diye çatıya çıktı, son sözleri “Hanım şimdi iyi gösteriyor mu?” oldu… Anahtarını evde unutunca komşusunun balkonundan evine girmeye çalıştı balkonların arasındayken ayağı kaydı… Benzin filmlerdeki gibi yanıyor mu? Diye kipriti çaktı… Su şişesine tuz ruhunu doldurdu buzdolabına koydu ama üstüne bir şey yazmayınca…  «Asansör 3 kişiliktir» yazıyordu. 5 kişi binmeyi denediler, dördüncü kata kadar da çıkmıştı…

                                                           *****

Arabayla hızla giden iş adamının arabasına dar bir sokaktan geçerken küçük bir çocuk taş atar, adam çok sinirlenir ve küçük çocuğu dövmek için onun kaçtığı barakaya koşar. İçeri girdiğinde  
tekerlekli sandalyeden düşen ve yerde yatan babasına yardım istediğini fark eder. Adam arabasındaki o küçük göçüğü hiç yaptırmaz…

                                                                 *****

Cenab–ı Allah ruhlarımıza fısıldar, bazen de taş atar… Siz ister fısıltıyı dinleyin
ister taşı…

Buz kadar lekesiz, kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın.

WİLLİAM SHAKESPEARE

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.