NEZAKET HER ZAMAN İYİDİR

Sağlık bakanımızın 10 Mart akşamı Türkiye'de de korona virüsü tespit edildiğine dair ilk vakayı açıklamasının ardından.virüsün yayılmasını önleyici tedbirler kapsamında,ülkemizde ilk önce tüm okullar kapatıldı.13 Mart Cuma günü okulların yerinde eğitime zorunlu olarak ara vermesi üzerine,Aydın Sosyal Bilimler Lisesi (ASBL)10. sınıf öğrencisi kızım da alabildiği kadar eşyasını ve tüm kitaplarını alarak yurttan eve dönüş yaptı.Virüs yayılmasın diye öğrencilerin topluca bulunduğu okulları kapatmamıza rağmen işyerlerindeki,fabrikalardaki,toplu ulaşımdaki,otogarlardaki,sokaktaki,avm'lerdeki,kafelerdeki,pazaryerlerindeki,havaalanı ve gümrüklerdeki hayat peki niye aynen sürüyordu? Bir veli olarak bunu kendi kendime sormadan edemedim.Nihayet sonra sonra çeşitli uygulamalar gelmeye başladı.Bu uygulamaların devamında 30 Mart akşamı whatsap gruplarından kızıma yurt müdür yardımcısından mesaj geldi.
       ''Aydın Sosyal Bilimler Lisesi pansiyonunun acil durumlarda kullanılmak üzere savcılık emrine verildiği,bundan dolayı da pansiyonun dolaplar dahil tamamen boşaltılması gerektiği,pansiyonda kalan eşyaların ertesi sabah 9.30-12.30 arası alınması gerektiği,o saatten sonra gelen olursa yurda alınmayacağı belirtiliyor,kalan eşyaların kendileri tarafından poşetlenip kaldırılacağı" bildiriliyordu.Böylesi bir kararın başta yetişkinler olmak üzere,öncelikle tüm velilere iletilmesi yerine,sadece öğrencilere bildirilmesini yadırgamakla birlikte,ertesi sabah,korona salgını nedeniyle haftalardır gitmediğim Aydın Merkez'e gitmek üzere sabahın köründe yoldaydım.
      Otobüse bindiğimde şoför koltuğunu kuşatan ve şoförü tecrite alan şeffaf kabin dikkatimi çekti.Camlarda her yerde Korona'dan korunmak için dikkat etmemiz gereken 14 Kural asılıydı.El yıkama alanı oluşturulmuş,otobüse el dezenfektanı konulmuştu.Kamu kuruluşların tüm tedbirlerine ve bu konuda seferber olmalarına rağmen ne yazık ki vatandaşlarımız aynı hassasiyette değillerdi.Otobüste kimse sosyal mesafeye dikkat etmediğinden yan yana oturanlar vardı.Oysa virüs denilen şey gözle görülen birşey değildi.Kimde var kimde yok bilemezdik.Bunun hala bilincinde olmayan insanımız ''bize birşey olmaz,durumu abartıyorlar'' inancındaydı.O saate kadar Aydın'da açıklanmış bir vakanın olmaması,burada da hiç olmayacağı,virüsün buraya da yayılmayacağı anlamına gelmiyordu.Nitekim benim bu yazıyı yazdığım saatlerde Sağlık Bakanımızın il il rakamlarla yaptığı resmi açıklamaya göre Aydın'da tespit edilen vaka sayısı 12 olmuştu bile ve Aydınlı bir polis memuru da ne yazık ki hayatını kaybetmişti.Üzücü bir durum tabiki de..İnşallah rakamlar sadece bu kadarla sınırlı kalır.
      Kemer'deki okul bahçesine girdiğimde velilerin çocuklarıyla gelmiş olduğunu gördüm.Okul müdürümüz Fatih Anıl tüm velileri pansiyonun girişinde bizzat kendisi karşılıyordu.Sosyal mesafeye dikkat etmek istediğimden,kendisini sadece selamlayıp yanından geçtim.Temizliğini,hijyenini ve ışıl ışıl olmasını hep beğendiğim pansiyona girdim.Yukarı katlara galoşlarla çıktık.Dolaplarda kilit yoktu,içlerindeki çamaşırlar öylece duruyordu,öğrencilerin çalışma masalarında bıraktıkları kitaplar,defterler bile aynen bıraktıkları gibi duruyordu.Merdivenler tamamen halı kaplıydı.Girişteki ayakkabı dolaplarında tek tek öğrencilerin isimleri yazılıydı. 9.sınıfların,10. sınıfların 11 ve 12'lerin hepsinin de ayakkabılarının yerleri belliydi.114 no.lu odayı buldum.Her odanın kapısında,odada kalan öğrencilerin isimleri ve resimleri asılıydı.Dolapların üzerinde de, aynı şekilde ranzalardaki yataklarda da öğrencilerin vesikalık fotoğrafları asılıydı.Odadaki çalışma masasında her öğrencinin kitapları için raflar vardı.Oda da ortak bir ayakkabı dolapları da vardı.90'lı yıllarda Aydın Cumhuriyet Lisesi pansiyonunda 5 yıl kalmış biri olarak, şimdiki devlet yurtları,bana çok daha konforlu,özel okul,hatta kolej yurtları gibi geliyordu.Okul müdürü tarafından anonslar yapıldı.''Sosyal mesafeye dikkat edelim ve odalara eşyalarını almaya gelecek olan diğer öğrenciler için acele edelim'' ikazı yapıldı.Tek bir valizi doldurup çıkmayı düşünüyordum fakat ayakkabıları,botları,askıları,yorganı derken epey eşya oldu.Merdivenin karşısındaki en büyük odada kanepe ve koltuklar vardı.Burası öğrencilerin dinlenme ve televizyon izleme odasıydı.Bizim zamanımızda yoktu böyle imkanlar.Yurt tertemizdi.Bayan hizmetliler eşyaların çokluğundan dolayı,yardım etme amacıyla asansörle aşağı inme teklifinde bulundular.Hem sosyal mesafemi korumak istediğimden hem de başkalarının da kullandığı asansörü kullanmak istemediğimden valizi,poşetleri tek tek merdivenlerden aşağı kendim indirdim.Kızlar pansiyonundaki nöbetçi belletmen odasında, acil durumlar için hazır bulunan telefon numarasından okula bir taksi çağırdım.Taksi gelene kadar bende,eşyaların toplanmasını bekleyen diğer veliler gibi okulun bahçesinde bekledim ve özellikle herkesten uzakta durmaya dikkat ettim.Taksiyle okuldan ayrılırken,sosyal mesafeye dikkat etmek istediğimden, merdivenlerdeki okul müdürüne arabadan inmeden, ''iyi günler hocam.Kolay gelsin'' diye veda ettim.Çünkü okulların bu yıl tekrar açılması pek ihtimal gibi görünmüyor.
      Kent Meydanı'na geldiğimde Salı Pazarı olması nedeniyle sokakların kalabalık olduğunu gördüm.Caddeler kalabalıktı.Sanki bir salgın zamanında değilmişiz gibi rahattı insanlar.Geçenler arasında benim gibi yüzleri maskeli,elleri eldivenli olanlar vardı.''Ohh,iyi.En azından bazıları hijyene dikkat ediyor''du.Kent Meydanı üstünde dronlar uçuyordu,muhtemelen meydandaki kalabalıkta olağanüstü bir durumun olup olmadığı kontrol ediliyordu.Aydın çıkış noktasında otobüsümüz durduğunda, her zamanki gibi mesaisine gidiyor sandığım polis memurlarından biri,maske takmış haliyle,öndeki iki yaşlıya kaç yaşlarında olduğunu sordu.''62''dediler.''Kimliklerinizi çıkarın,doğum yıllarını göstermeniz yeterli'' dedi memur.Kimliklere baktıktan sonra da araçtan inerken yolculara ''sağlığımız için evde kalalım,kurallara uyalım'' dedi.
      Eve döndüğümde benim telefonumun şarjı kapalı olduğu için okul müdürü kızımın telefonundan beni arıyordu.Okuldan eşyalarla taksi çağırıp ayrılmam üzerine ''Aysun hanım,taksi çağırmak zorunda kaldınız.Kusura bakmayın size yardımcı olamadık.Keşke sizi eve biz bıraksaydık'' diyordu.ASBL müdürü sayın Fatih Anıl'a buradan teşekkür etmek istiyorum bu ince düşüncesi,nazik davranışı için.Pansiyon,tedbir amaçlı yurtta kalacak cezaevi infaz memurlarının hizmetine hazırlanırken, bir velisini de düşündüğü için.Elbette benim bu zor süreçte kendilerinden böyle bir şey istemem söz konusu bile değildi.Nezaket günümüzün kaba saba anlayışsız ilişkileri arasında insana gerçekten iyi geliyordu.Hele ki korona zamanı çok daha iyi geliyordu.Nazik olmak,bir başkasını düşünmek, imkanımız varken başkalarına yardım etmek..Bunlar güzel duygular..İnsan olmaya has duygular.Kendi adıma bu endişeli günlerde böylesine nazik bir yaklaşımdan çok memnun kaldım.Teşekkür ederim sayın müdürüm.Bu kritik zamanlarda kamu görevlisi olmak aslında daha da zor.Allah hepsine güç kuvvet versin ve iyi ki onlar var..
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.