banner61

Nazilli’de Yılan Hikâyesine Dönen İnşaatta Büyük Rant

banner35

Haber değeri olan her konu bizi ilgilendirir. Biz basınız ve ilke ve doğrularımız, hangi konuları haber yapacağımıza yol gösterir! Hele bir konu, hukuk ve adalet ile yüzleşmişse, bu daha da önem kazanır!

Nazilli’de Yılan Hikâyesine Dönen İnşaatta Büyük Rant
banner66

Haber değeri olan her konu bizi ilgilendirir. Biz basınız ve ilke ve doğrularımız, hangi konuları haber

yapacağımıza yol gösterir!

Hele bir konu, hukuk ve adalet ile yüzleşmişse, bu daha da önem kazanır!

ADALET HERKES İÇİN VAR DİYEREK YOLA ÇIKIŞIN BİR İZAHIDIR BU KONU!

Adalet, bakın hukuksal bir konunun netlik kazanması için kaç kapı oluşturmuş, hangi kapılara

başvuracağını izah etmiş ve buyurun gelin çözelim demiş, her çözülmesi gereken zor konu, adalet ve

devlet adına çözmek bizim işimiz, adaleti tahsisi etmek bizim işimizdir demiş! Konu ve sonuç adalet

duygusunda doğru sonuç alsın diye de; yerel mahkemeleri, istinaf mahkemeleri, Yargıtay ve Anayasa Mahkemeleri diye sıralamış! Doğru yerini ve yolunu bulsun diye! Bazen yerel mahkemelerde gözden

kaçan dava sonuçları, istinaf mahkemelerinde, olmazsa her iki tarafında başvuracağı Yargıtay

Mahkemesinde ve dahası Anayasa Mahkemesine kadar bu yol uzar! Amaç mağdur adaletin

terazisinde adaleti bulsun ve yârini alsın diye!

İşte tamda buna örnek bir dava “Nazilli’de yaşanıyor!” Süreç çok ilginç! Tam bir kurgu filmi gibi! Bakın

konu hangi safhada ve nasıl karışık bir düzende mahkemeye intikal ediyor! Alıcıların şimdilerde

savcılık göreve intikal etsin diye, yerel belediye konuyu gündemine alsın diye, hatta CİMER’e kadar

uzanan İHBAR dilekçeleri var!

Vatandaşın yaşadığı mağduriyetin, TC Mahkemelerinde adalet yerini bulsun diye başvurması; nasılda

hukuksal bir davranış, nasılda takdire şayan adalet duygusuna, saygısına dayalı bir duruş!

Aşağıda bazı yaşanan sürecin belgelerini sıralayacağımız hikâye, şöyle başlıyor!

Vatandaş yatırım olsun diye yükleniciye verilmiş kat karşılığı inşaat sözleşmesinden birkaç yer alıyor!

Tesadüf yerin tapularını yükleniciden değil, mal sahibinden alıyor! Yükleniciden de alan var tabii ki!

İşin ilginç tarafı yüklenicinin çok kısa bir sürede iş teslim taahhütünde bulunması! Bu olağan bir

durum ama öz kaynaklarının araştırılmaması, finansının tamamen alıcılardan elde edilmesi amacıyla

yola çıkılması, bu alıcılara sözleşmede belirli seviyelerde inşaat imalatından sonra kat ittifakına göre

satış izni verilmesi yerine, bu nokta göz ardı edilerek bazı bölümleri de yüklenici tarafından satılmış

olmasıdır! Sonuçta inşaat resminden de anlaşılacağı üzere kimi kurum bilirkişilerine göre %60,

mahkeme sonuçlarına göre %50 seviyelerine geliyor!

Ne oluyorsa ondan sonra oluyor! İnşaat sözleşmesi yükleniciyle, toprak sahibi arasında fek ediliyor!

İnşaat yapım seviyesi maliyet hesabına göre ödemeler, ihtarnamelere rağmen inşaat yüklenicisine

veriliyor! Mağdurlar hala mağdur! Yerel mahkemenin toprak sahibine lehte karar verme sürecinden

sonra, ihtarlara rağmen İstinaf mahkeme sonucu beklenmeden yeni yüklenici firmaya yeni inşaat

yapma sözleşmesi yapılıyor! Ki yapılan yeni sözleşme toprak sahibinin de içinde bulunduğu firmadır!

Burada göz ardı edilen bir hukuk usulü vardır söyle ki;

-Davacı taraf Ekrem YAŞAR, yükleniciyle yaptığı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin yüklenicinin

temerrüdüne dayalı olarak geçmişte etkili biçimde feshini ve alıcılara yani üçüncü şahıslara tapuda

devredilmiş bulunan bağımsız bölümlere ilişkin tapu kaydının iptalini talep ettiğini söyleyen davalılar,

yerel mahkemece, yüklenicinin temerrüdünün ve dolayısıyla geçmişe etkili feshin, doğru ifadeyle

dönmenin koşullarının oluştuğuna ve sözleşmenin feshine; ayrıca alıcıların iyi niyetli sayılamayacağı

gerekçesiyle onlar adına olan tapu kayıtlarının iptaline karar vermiştir dediler. Devamında yerel

mahkemenin müvekkiller yönünden verdiği karar hukuka, adalet ve hakkaniyete aykırı olup,

kaldırılması gerekir şöyle ki,

Yüklenicinin temerrüdünün oluşmadığı, haklı süre uzatımı sebeplerinin mahkemece yeterince

incelenmediği, hükme esas alan bilirkişi raporu incelendiğinde, süre uzatımı konusunda bir tek kelime

dahi içermediği görülmektedir!

-Temerrüt ve dönmenin koşullarının oluşması, satın alan kişilerin tapusunun iptalini mümkün kılar. Bu

şartlar oluşmamışsa mümkün kılması söz konusu olamaz! Bu nedenledir ki yerel mahkemenin

kararının kaldırılması gerekmektedir!

Kaldı ki bağımsız bölümü satın alan kişi ve kişiler, tapu kaydına güvenerek satın alan iyi niyetli

kişilerdir diyerek mağdur olduklarını ve yerel mahkemenin kararının kendilerini mağdur bıraktığın

söylemektedirler! Bu sonucun toprak sahibinin firmasının içinde bulunduğu yeni bir inşaat yapma

sözleşmesiyle büyük bir RANT elde edeceklerinin bilinmesini istemekte ve mağduriyetimize ve

inşaatın yeni bir firma adıyla devam edilmesine, ne tapuda ki yaşanan hatalı işlemlerin, ne yerel

mahkemenin verdiği kararın nede yerel belediyenin uygulamanın önünü açacak haksızlıklara imkân

tanımadan, adalet duygusunun tecelli etmesi GEREKMEKTEDİR DİYORLAR!

Yaptığımız tüm müracaatlar savcılığın vakit kayıp etmeyecek bir tutumla cevap vermesinin

gerekliliğinin önemini belirterek tekrarlıyorlar! Bir tarafın RANT elde etme çabalarının ve amaçlarının,

diğer tarafta mağdur olan alıcı (üçüncü şahısların)tarafların kurumlarca sahipsiz bırakılmasına neden

olmamalıdır!

Ayrıca alıcılar, dava konusu olan bağımsız bölümleri edinim tarihleri ve biçimlerini de sıralıyorlar;

1 Nolu bağımsız bölüm Ekrem Yaşar’a aitken 07.06.2018 tarihinde Ümit Tanırgan vekâletiyle Abdullah

Akçaka’ya, tapu kaydında malik olarak görülen Abdullah Kaya’da davalı Erkan Kaya’ya satmış

3 Nolu bağımsız bölüm tapu kaydına göre Ekrem Kaya’ya aitken 07. 06. 2018 tarihinde aynı vekâlet ile

Abdullah Akçakaya’ya satmış, tapuda malik görülen Abdullah Akçakaya da 22.12.2018 tarihinde davalı

Serkan Işık’a satmış

19 Nolu bağımsız bölüm tapu sicil kaydına göre Ekrem Yaşar’a aitken 27.04.2018 tarihinde aynı

vekâlet ile davalı Hüseyin Tortum’a satmış, bu satışlar tapu resmi satış bedelleri üzerinden yapılmıştır!

Tapu kayıtlarına göre;

1 nolu bağımsız bölüm iki kez tapuda satış görmüş, alıcılardan Erkan KAYA 28.09.2018 tarihinden

itibaren, 3 nolu bağımsız bölüm tapuda iki kez satış görmüş, alıcı Serkan IŞIK 22. 12. 2018 tarihinden

itibaren, 19 nolu bağımsız bölüm bir kez tapuda satış gömüş, alıcı Hüseyin TORTUM 27. 04. 2018

tarihinden dava tarihi olan 02. 10. 2020 tarihine kadar iyi niyetli malik olarak kalmışlardır!

Alıcıların tapu sicilinde işlem yaptığı tarihte diğer bir ifadeyle taşınmazı satın aldıkları tarihte tapu

sicilinde bir yolsuzluk, hatalı bir kayır bulunmamaktadır! Bu neden dayalı bu alıcıların tapu devrinin

geçersiz olduğu iddia edilemez! Kararın bu yönüyle hatalı olduğu söylenmektedir!

Yerel mahkeme, somut olayın şartlarını hiç incelemeden, her durumda TMK m. 1023’ün uygulanma

imkânının olmadığını ve üçüncü kişileri kötü niyetli kabul ederek, TMK m. 3’te kabul edilen iyi niyet

karinesini adeta kötü niyet karinesine çevirmiştir denilmekte alıcılarca. Oysaki TMK m. 3’e göre “

Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır”. Ancak arsa

malikinin sözleşmeden döndüğünü bilen veya bilmesi gereken alıcı-üçüncü kişi, tapu sicilinin

düzeltilmesinden önce arsa payının mülkiyetinin adına tescilini sağlarsa, artık ondan iyi niyetli

olmadığından söz edile bilinir!

Yükleniciden arsa hissesi veya bağımsız bölüm satın alan iyi niyetli üçüncü kişinin TMK’nın 1023.

maddesine istinaden “tapuya güven ilkesi” gereğince iktisabın korunması gerekir.

Her arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden tapu intikali yapılan yükleniciden tamamen iyi

niyetli olarak arsa payı veya bağımsız bölüm irtifak tapusu satın alanın bu iktisabını geçersiz saymak

TMK’nın 1023. Maddesi karşısında açıkça Kanuna aykırı davranmak olacaktır. Ayrıca arsa sahibi iyi

niyetli ve risk almak istemiyorsa; tapu devrinin, sözleşme sebebiyle yapıldığını tapunun beyanlar

hanesine şerh vermek suretiyle üçüncü kişilerin iyi niyet iddialarını bertaraf edebilir. Tapu siciline

basit bir şerh vermekten kaçınan arsa sahibinin tamamen iyi niyetli üçüncü kişiler karşısında ve

onların zararına sebep olacak tek neden kendilerinin niyetleridir. Bu da bugünün ekonomik

koşullarında RANTIN büyüklüğüne ulaşmak için önceden palanların bugün devreye sokulmasıdır diyor

üçüncü şahıslar yani alıcılar! Bu durum menfaatler dengesine aykırı olduğu gibi, taşınmaz hukukunun

temel olan “tapuya güven ilkesine “ de açıkça aykırıdır!

Geriye dönüş fesih ve dönme söz konusu olsa bile, hukuk yolu açıktır ve sonuçlanmamış devam

etmektedir! İkinci inşaat yapma sözleşmesini hangi hukuki temele dayalı işlem olarak tapu sicil

kayıtlarına geçirmişleridir! Bu bir hatamı yoksa bilinerek yapılan bir yanlış mıdır? Hukuki dava devam

etmektedir. Aynı şey yerel belediye içinde geçerlidir. Yeni inşaat sözleşmesine yapı kullanma

ruhsatının verilebilmesi ne kadar iç tüzük olarak mümkündür!

Söylenecek tek şey var; daha geç olmadan kurumlara ve savcılığa alıcıların verdiği dilekçelerin adalet

ve kurumların iç tüzüğü gereği devreye sokulmasıdır! Üçüncü kişilerin mağduriyeti ve ileri sürdükleri

mağduriyetlerini ilgili hukuk yoluyla gerek davalar açtıklarının, ilgili ihbar niteliğinde ki dilekçelerin

savcılık, tapu, yerel belediyeye verdiklerini delil ve belgelere dayalı açık beyan gazetemizde kaynağa

dayalı haber niteliği olarak kabul olunmuş ve habere alınmıştır.

HABER: ERDAL DEMİR

Güncelleme Tarihi: 04 Kasım 2022, 08:05

Selva Demirci

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER