Madımak şehitlerini anarken!

Tam 27 yıl oldu. Canımın parçası kopalı tam 27 yıl!” Eski CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok AKATLI, 2 Temmuz Sivas Katliamının 27. Yılı için BirGün Gazetesinde böyle yazıyordu. Ve Altıok Akatlı devam ediyordu; “27 yıllık yorgunluk anlatılabilir mi? 27 yıllık adaletsizlik, isyan, öfke, umut, arayış, direniş türlü duygu türlü öykü barındırıyor. Bence üzerinde durmamız gereken ne hissettiğimizden çok, böyle hissetmekten kurtulmak için ne yapacağımız olmalı.”
Evet!
Dün Türkiye’de laik demokrasiyi istemeyen, aynı haklara sahip eşit yurttaşın varlığından korkan, düşünen, sorgulayan, hak ve özgürlüklerine sahip çıkan çağdaş insanların üzerine derin devlet gücüyle giden bir yapı vardı. Daha çok asker ve sivil bürokratlardan oluşan, siyasetçi ve mafya ile işbirliği yapan bu yapı, genellikle NATO sonrası gladio’laşarak, aydınlanma devrimleri hedef almıştı. Laik, Sosyal ve Hukuk misyonuyla kurulmuş demokratik devlet, hukuk tanımaz bir yapının baskısı altındaydı!
Bu derin yapı, Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmesini istemedi!
Hep sivil siyaseti denetlemeye çalıştı! Bazen müdahale ederek, bazen de darbelerle siyaseti kontrolünde tuttu! Müdahale ve darbeler, toplumsal muhalefeti kırmak ve sade yurttaşı korkutmak adına halkta infial uyandıracak olaylar sonrasında yapılıyordu. Bilinçli çıkarılan çatışmalar ve kimlikler üzerinden oluşturulan katliamlar, meşruiyeti olmayan güçlerin yönetime gelmesini sağlıyordu…
Derin güçler Alevi/Sünni ve Kürt /Türk çatışması çıkarılması hedeflemişti… Farklılıkları nedeniyle bölünen ve çatışmalı hale gelen bir toplumda demokrasinin askıya alınacağını biliyorlardı! Böylece laik, sosyal ve hukukun üstünlüğüne inanan bir devlete ihtiyaç kalmayacaktı!
“Tam bağımsız Türkiye” şiarıyla yola çıkan devrimci düşüncenin lideri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının katledildiği 12 Mart 1971 müdahalesinin gerekçesini dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç; “sosyal gelişme ekonominin önüne geçti” sözleriyle açıklamıştı.
Oysa devrimci düşünceler, ifade özgürlüğü, emeğin en yüce değer olarak kabulü, toplumun her kesiminin örgütlenmesi ve yurttaşın özgürleşmesi, laik demokratik çağdaş bir ülke olmanın önemli adımlarıydı…
Böyle bir gelişmeye karşı olan derin devlet, baskıcı ve müdahaleci anlayışını kalıcı kılmak üzere bir siyasi parti ve türevleriyle işbirliği içine girdi... 1970’li yıllarda Komünizmle Mücadele derneklerinin Ülkü Ocaklarına dönüşmesi ve bu örgütlerin MHP ile kurulan organik bağı sonrası derin devlet, açıktan sokağa çıkmış oldu!
Böylesine çarpık güçlerin kullanılmasıyla kitlesel katliamlar oluşturuldu. Günde 20 gencin öldürülmesiyle başlayan, Sivas, Elazığ, Malatya ve Maraş katliamla devam eden bu kara sürecin faillerinin ülkücüler ve MHP’liler olduğu 12 Eylül mahkemelerinde kayıtlara geçti...
Dünkü bu çarpık anlayış günümüzde de devam ediyor! 17/25 Aralık sonrası FETÖ’cülerin açıkladığı tapelerde; AKP’nin oy alması adına toplumda infial uyandırmak için “Süleyman Şah Türbesine” iki bomba sallarsın…” sözleri unutulmamalı!
Bu sözlerin teyidi olarak, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun; 7 Haziran 2015’den 1 Kasım 2015 seçimlerine kadar geçen sürede oluşan bombalı katliamlarla ilgili olarak “olaylar açıklanırsa insan yüzüne bakamazsınız!” açıklaması, AKP iktidarında da derin güçlerin varlığını kanıtlamış oluyor!
Toplumda infial yaratarak yurttaşları korkutmak ve sindirmek bu günün de temel stratejisi durumunda! Çünkü Türkiye’nin değişen rejiminde yargı taraflı ve tek kişiye bağımlı hale geldi! Dolayısıyla Hukuk devleti niteliği giderek kayboldu!! Temel hak ve özgürlüklerin korunması zorlaştı.
Masumiyet Karinesi ise tamamen ortadan kalktı!
Kısaca; dün derinde olan ve hukuku tanımayan güç, bu gün açıkta ve alenen kendini gösteriyor! Madımak Katliamı bana yeniden bu düşünceleri hatırlattı. 2 Temmuz şehitlerimizin önünde bir kez daha saygı ve özlemle eğiliyorum!
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.