Laik Ve Bilimsel Eğitim Oynanan Oyunlara Teslim Edilemez

Bir ülkenin eğitim sistemi marka olması gerekirken, bizim ülkemizin Cumhuriyetin eğitim devrimleri varlıkları silinmek için hamle üstüne hamle yapılarak, akıl almaz bir eğitim yoksunluğu özellikle devlet okullarını yok olma noktasına getirmiştir!

Bağımlı içecekler ilkokul seviyelerine kadar inmiş, bundan rahatsızlık duymayan yetkililer, çocuklarımızın okuma sorumluluklarını neredeyse imam hatip okulları zincirine çevirmenin mücadelesini veriyorlar!

4+4+4 eğitim sistemini gerçekleştiren Türkiye şimdilerde inanılmaz projelerle Eğitim sistemini hallaç pamuğuna çeviren Bakan Yusuf Tekin, bu süreyi aşağıya çekmenin hesaplarını yapıyor!

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, eğitim sistemini yap-boz tahtasına çevirmekle kalmıyor; Cumhuriyet’in eğitim devrimlerine açıkça meydan okuyor. Zorunlu eğitimi 12 yılın altına düşürme hazırlığı bu meydan okumanın en tehlikeli ve doğrudan adımıdır; hedef laik, bilimsel ve kamusal eğitimi tasfiye etmektir.

Söz konusu girişim, Cumhuriyet’in eğitim anlayışından bilinçli bir kopuşu ifade ediyor. Cumhuriyet’in kurucuları için eğitim, ulusal bağımsızlığın ve toplumsal aydınlanmanın temeliydi. Bugün zorunlu eğitimin kısaltılması; çocukları ucuz işgücüne sürmek, kız çocuklarını okuldan koparmak ve yoksul halkın çocuklarını kaderine terk etmek anlamına geliyor. “Verimlilik” ya da “kamuoyu talebi” söylemleri, bu müdahaleyi gizlemek için kullanılan kılıftan ibarettir; amaç eğitimin laik ve bilimsel niteliğini törpülemektir. Bu tercih, eğitim hakkına ve eşit yurttaşlık ilkesine doğrudan saldırıdır.

Eğitim süresine müdahale, içerikteki dönüşümle el ele yürüyor. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla yapılan değişiklikler, sorgulayan bireyi değil, itaat kültürünü beslemeyi amaçlıyor. Laik ve bilimsel kazanımları hedef alan bu adımlar, reform değil ideolojik bir tasfiye programıdır. Bu yönelim, Tevhid-i Tedrisat Devrimi’ne karşı planlı bir saldırıdır.

Laiklik aşınırsa özgür düşünce ölür; kamusal eğitim zayıflarsa yoksulların geleceği karanlığa gömülür; bilim terk edilirse ülke dogmaya teslim edilir. Bu nedenle mesele teknik değil, ülkenin istikbalidir.

Sessizlik seçeneğimiz yoktur. Eğitim emekçileri, veliler, sendikalar, üniversiteler ve tüm yurttaşlar, bu gidişata karşı ortak bir irade ortaya koymak zorundadır. Kamusal, laik ve nitelikli eğitim talebi bir hak olduğu kadar ertelenemez bir sorumluluktur.

Türkiye’nin aydınlık ilerici birikimi, eğitim devrimlerine sahip çıkacaktır! Dogmatik bir yapının esiri olmayacak Cumhuriyetin eğitim devrimlerine sahip çıkacak yeni nesil…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.