KARSTİK BİR JEOLOJİK MİRAS ”KUŞADASI ASLANLI MAĞARASI”

banner35

Mağaralar yeraltı dünyasının hazineleri gibidir. Dünyadaki mağaraların büyük bir çoğunluğu kireçtaşları içinde gelişmiştir. Kalsit ve aragonit mineralinden oluşan kireçtaşları çok kolay çözünerek yeninden çökelme özelliğine sahiptir.

KARSTİK BİR JEOLOJİK MİRAS ”KUŞADASI ASLANLI MAĞARASI”

Mağaralar yeraltı dünyasının hazineleri gibidir. Dünyadaki mağaraların büyük bir çoğunluğu kireçtaşları içinde gelişmiştir. Kalsit ve aragonit mineralinden oluşan kireçtaşları çok kolay çözünerek yeninden çökelme özelliğine sahiptir. İşte bu özellik bazen nefesimizi tutarak hayranlıkla izlediğimiz mağara çökellerini oluşmasına neden olmuştur.  Mağaraların kireçtaşı içinde nasıl geliştiğini  anlatarak bilimsel bir sohbet yapma niyetinde değilim. Bu ve bundan sonraki yazımda iki önemli jeoturistik değer olan iki mağarayı anlatacağım. Bugün anlatacağım mağara Kuşadası’nın Kirazlı Mahallesinde bulunuyor.

Mağara köye yakın ama yolu kötü. Bir arazi aracıyla mağaranın 20 metre yakınına kadar gidilebiliyor. Mağara Dereboğazı mevkiinin  biraz  ilerisinde yer alıyor. Toplam uzunluğu yaklaşık 110 metre. Yani çok uzun bir mağara değil ama içinde olağanüstü mağara oluşumları bulunuyor.   Çok uzun değil ama girilmesi ve tabana inilmesi biraz zahmetli bir mağara.  Genişliği 4- 15 metre arasında olan mağaranın tavan yüksekliği de en alt salonda 15 metreye kadar çıkıyor. Mağara çökellerini yoğunlaştığı taban kısmı ise yatay konumdadır. Ana salonda yer yer  tavan çökmeleri de görülüyor. Mağaranın morfolojisi  Ege bölgesinin tektonik karakterini de yansıtıyor. Mağara Bölgede etkin olan bir fayın basamakları üzerinde, dolomitik kireçtaşlarının içinde gelişmiş. Yöre halkının  Yaren Mağarası olarak bildiği  mağaranın iç ısısı genellikle 18 oC  civarında. Ancak  mağara içindeki bir çökelin beyaz bir aslana benzemesi nedeniyle mağaraya Aslanlı Mağara ismi verilmiş.  

Bu genel bilgiden sonra mağarnın kısa bir kesitini sunacağım. Mağaranın girişi yaklaşık 5-6 metrelik dik bir kaya iniş ile başlıyor. Mağaranın ağzı çok geniş değil. Biraz karmaşık.  Girişin biraz  altındaki set  ile giriş arasında yaklaşık 1.5 metrelik bir mesafe var. Bu sete bir delikten geçilerek iniliyor. Bu ilk giriş kolay bir etap. Ancak sete indikten sonra mağaraya inmek için 4-5 metrelik bir iniş yapmak gerekiyor. İnişin sol tarafı daha kolaymış gibi gözüküyor ama yosunlu olduğu için kuru bile olsa olsa kayma riski var. Sağ taraf ise dik olmasına rağmen dikkatli bakıldığında bir çok basamağı ve tutamağı olan bir etap. Yine de kaya tırmanma  deneyimi  olmayanların burayı ipsiz inmeleri biraz riskli olabilir. Kaya tecrübesi olanlar için bu iniş çok kolay bir iniş. Ben de iple uğraşmak yerine kayaklara tutunarak inmeyi tercih ettim. Diğer türlü çok zaman kaybedecektim. Bu inişin tek sorunu biraz dik gözükmesi Kayaların dibine inildiğinde aşağı doğru yaklaşık 35 metre kadar inen 25 derece eğimli bir iniş var. Bu etabın inişi kolay ama biraz nemli, dolayısıyla da kaygan. Bu da ayakkabılıların çamurlanmasına neden oluyor ve kayganlaşmasına neden oluyor.  Ayrıca etabın  ortalarında yumuşak ve nemli  toprağın altındaki kayalar  biraz  sorun yaratabilir. Bu etapta mağaradaki yarasaları uçarken görmek mümkün.  Bu etabın çıkışı, inişten biraz daha zahmetli. Çünkü zemin sürekli aşağı doğru kayma eğilimi gösteriyor. Bu da mağarada zaman geçirenler için yorucu oluyor.

Bu eğimli iniş sırasında da mağara çökelleri görmek mümkün ancak mağara çökellerinin en güzelleri mağaranın yatay olan tabanında yer alıyor. En son basamağa inince ilk dikkati çeken mağaraya ismini veren  ve aslana benzeyen mağara çökeli oluyor. Dikkatli bakıldığında yere oturmuş; ayaklar önde ve ağzını açmış yeleli bir erkek aslan şekli çıkıyor ortaya.  İkinci dikkat çeken şey de yarasa sesleri. Mağarada yoğun bir yarasa nüfusu var. Aslan şeklinden itibaren tavanda o kadar çok yarasa var ki seslerini duymamak olanaksız. Özellikle kovid yüzünden Yarasalara ciddi bir tepki doğdu. Ancak kazı ayağı hiç de öyle değil. Yarasaalr son derece yararlı hayvanlar. Basit bir hesapla küçük bir yarasa kolonisinin bir yılda yaklaşık 1 ton zararlı böcek tükettiğini söyleyebiliriz.  Yani yarasalar aslında zararlı böceklerle doğal yollardan mücadele etme yöntemini baş aktörleri. Üstelik bu iş için çaba göstermiyor, çaba sarf etmiyor, masraf yapmıyorsunuz. Yapacağınız tel şey onları korumak. Yarasaları korudunuz mu ürünlerde ilaçlama yapmanıza bile gere kalmayabilir. Yapılan araştırmalar yaz aylarında yarasaların salatalık tarlalarındaki böcekleri tüketerek çiftçileri hem ekstra ilaçlama masrafından kurtardığını hem de sağlıklı ürünler yetiştirildiğini gösteriyor. Bu nedenle bir mağarada kalabalık yarasa nüfusu gördüğümde çok seviniyorum. Yarasalar bir bölgeyi terk ederlerse zararlı böcek sayısı yıldan yıla kat kat artıyor. Çiftçilerin bunu asla unutmaması lazım  

Biz mağaraya geri dönelim. Mağaranın tabanını çevreleyen yan duvarlar olağanüstü güzellikte mağara çökelleri ile kaplı. Aslan şekilli çökelin arkasındaki sütun yapısı mağaradaki en güzel oluşumlardan biri. Sütunun üst kesimlerinde oluşmaya başlamış perde sarkıtlar oldukça güzel Mağarada o kadar çok yarasa var ki hangi oluşuma dönülürse dönülsün yarasa ile karşılaşılıyor. Mağaranın bir köşesinde, uzunlukları yaklaşık 3 metreye ulaşan perde sarkıtlar görülüyor. Ancak bu perdelerin nedense tümünün uçları kırılmış. Başka bir noktada ise bir önceki perde sarkıtların daha uzun ve daha düzenli olanları çıkıyor ortaya.

Mağaranın bu son düzlüğü her türlü damlataş ve akmataş  oluşumunu içeriyor. Bu son etapta çok küçük damlataş havuzları  da görülüyor. Mağaranın içindeki her bir oluşum bu mağarayı biraz daha üst bir sınıfa sokuyor. Bunlardan biri de bir akmataş. Mağara duvarlarından sızan yaklaşık 10 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğindeki bu akmataş oluşumunun rengi ve içerdiği farklı şekiller muhteşem.  Perde,  mızrak  ve sucuk yapısına benzer şekiller bu akmataşı daha da ilgin hale getiriyor.  Birbirinin içinden çıkarak aynı yapıyı yeniden oluşturan akmataşların aldığı şekil muhteşem.

Aslanlı Mağarası Aydın’ın Jeolojik miras öğelerinden sadece biri. Önemli de bir jeoturizm değeri. Ancak bir mağarayı turistik yapmak için mutlaka kablo döşeyerek aydınlatıp insanların ziyaretine açmak gerekmiyor. Buradaki ve varlığı bilinmeyen diğer mağaralardaki yarasaların zarar görmemesi için korum amaçlı sürdürülebilir bir jeoturizm programının uygulanması gerekiyor. Yapılacak  Jeoturizm çalıştayında bu konular detaylı olarak ele alınacak. 

Haber. Yıldırım güngör

Güncelleme Tarihi: 06 Mart 2022, 18:46

Selva Demirci

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER