KORONA GÜNLÜKLERİ

Bu hafta yazımı erken yazmak istedim.Günlerden pazar..Dışarda Nisan yağmurları..Gökyüzü bile ağlıyor insanlığın yaşadığı bu karanlık günlere.Sabah kalktığımızda çamurlarla yağmıştı yağmur,hep birlikte beraberce kirlettiğimiz dünyanın tüm pislikleriyle..
      Kimimiz çok korktuk,boğulurcasına virüs salgınına yakalanmaktan.Kimimiz hiç umursamadık ''Amaan sen de,amma abartıyorlar''dedik.Kimimiz o şaşalı,şımarık hayatlarımızdan sonra pek bir sıkıldık.Geçici denilen şu günlere uyum sağlayamadık.Bol bol komplo teorileri yayınladık.İtalya'dan Çin'den videolar,sözümona güya bilgiler yayınlayıp durduk.Çin'e,İtalya'ya bakıp bakıp bu virüs şöyle yayılıyor,böyle yayılıyor diyenler kafalarını çevirip kendi ülkelerinde ne var ne yok ona bile bakmadılar.''İtalya İtalya..'' ''İtalya'da şöyle yayıldı böyle yayıldı'' Peki senin kendi ülkende nasıl bu kadar yayıldı.?Peki İtalya'da 95 yaşında alkışlarla hastaneden taburcu olan kadın.Bunu niye paylaşmadık.!  
      Virüsün tıbbi yönüne dair tüm medya kuruluşları,onlarca hekimi konuşturuyor.Türk medyasında tartışılacak,didik didik irdelenecek,hep aynı konuların evire çevire konuşulacağı yeni bir konu var artık.KORONA virüsü!Tüm dünyada pandemi ilan edilmiş olmasının kaygı ve endişesi içinde olmakla birlikte bu korona günlerinde de fırsattan faydalanmaya çalışan insan güruhuna birkaç sözüm var.Dünyanın artık yaşanılır olmaktan çıktığı,açların garibanların daha da ezildiği,güçlülerin daima üstün geldiği bir dönemdeydik.Virüsü bahane edip yine kazık atmaya,batan gemi misali en altta kalanları tekmeleriyle suda boğmaya çalışanlar var.Virüsü bahane ederek,verdikleri sözleri çiğnemeyi,karşılarındaki insanların zarar göreceğini bile bile sürdürenler var.Kirlenmiş dünyanın çamurlu yağmurları yağıyor dışarda.Gökyüzü gümbür gümbür içini boşaltmak istiyor.Ardından sağanak yağmurlar doluya dönüyor.Son üç haftadır kriz var işsizlik var,işlerine gidemeyen babalar var.Ocaktaki tencerede bugün ne pişirsem hesabında olan anneler var ve böylesi günlerde ücretsiz izne çıkartılan,evine çoluk çocuğuna iki lokma ekmek götüremeyen insanlara ''dur,nasıl kazık atarım da kendimi en kârlı şekilde rahat ettiririm'' diyenler var.Yazıklar olsun.!Insanlığın, insan ırkının var olmasını sürdürme mücadelesi verdiği bu zor günlerde,yaşanılası dünya özlemimizi hâlâ sol yanımızda yeşertmeye çalışıyoruz yine de.Kişiliklerini,erdemlerini üç kuruşa satanlara ve dünyamızı kirletenlere inat yazımı Ahmet Arif'in şu dizeleriyle bitirmek istiyorum.Mısralara,umuda,inanca her zamankinden daha çok ihtiyacımız var bu günlerde...
    ''Öyle yıkma kendini,
    Öyle mahzun, öyle garip...
    Nerede olursan ol,
    İçerde, dışarda, derste, sırada,
   Yürü üstüne - üstüne,
   Tükür yüzüne celladın,
   Fırsatçının, fesatçının, hayının...
   Dayan kitap ile
   Dayan iş ile.
   Tırnak ile, diş ile,
   Umut ile, sevda ile, düş ile
   Dayan rüsva etme beni.
   Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
   Namuslu, genç ellerinle.
   Kızlarım,
   Oğullarım var gelecekte,
   Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
   Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
  Gözlerinden,
  Gözlerinden öperim,
  Bir umudum sende,
  Anlıyor musun ? ''
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.