KENDİ İÇ DÜNYANIZIN ASTRONOTU OLUN

Size sorulduğunda hep “Allaha Şükür İyiyim” diyorsunuz. Ama aslında hiç mi sorununuz yok?

Bu günkü dünyada, yaşadığınız ülkede, yaşadığınız şehirde, işyerinizde, okulunuzda, evinizde, ailenizde hiç mi sorununuz yok ki, “iyiyiz” diyorsunuz?

Hayır birçok sorunumuz var ama…

İyiyiz dersem kendimi olumlandırmış hissediyorum… böylece kötü şeylerin bana uğramayacağını var sayıyorum…

İyiyiz demek adetten olmuş ama iyi değilim dersem gelecek sorulardan korkuyorum…

İyiyiz demezsem kendimde bir eksiklik hissediyorum…

İyiyiz diyerek nazardan ve kem gözden korunuyorum…

İyiyiz işte daha ne sorguluyorsunuz?

Değerli Dostlar,

Siz yine “iyiyiz / iyiyim” demeye devam edin… Eğer bu kendinizi iyi hissettiriyor ise devam edin… Siz iyiyim dedikçe iyi olacağınıza inanıyorsanız devam edin… İyi olmak sizin için sıradan bir kavram değil ise iyi olmaktan korkmayın ve iyiyim diye haykırın…

Unutmayacağınız bir şey “iyi olmak içinhasta olmak zorunda değilsiniz”

Yıllar boyunca insanlar bizi yıpratmaya, şekillendirmeye, kendi istekleri doğrultusunda yapılandırmaya çalışırlar…

Biz ise ömrümüz boyunca bunların bazılarına boyun eğeriz bazılarına da karşı çıkarız, çıkmaya çalışırız…

Sonunda anlarız ki bunlarla uğraşmakla ömrümüzü bitirmişiz ve hiç de doğru bir şey yapmamışız.

Doğduğumuzdan itibaren bizi şekillendirmeye başlarlar, ki bunlar en yakınımızdakilerdir…

-Yüzü aynı dayısı, huyları benzemese bari…


-Bunun halası da böyleydi, yerinden kalkınca pulları dökülüyor, tembellll…

Yapmayın sakın Sevgili Dostlar, bırakın çocuklarımız en az şekillenmeyle büyüsün. Onların yaratıcılıklarını ellerinden almayın. Onları ileride sosyal birer varlık olarak görmek istiyorsanız onların elinden kendi kendilerini yaratma çabalarını kendilerinin göstermelerini sağlayınız.

            Çocuklarımız ellerimize verilmiş hamurlar gibidir. Bu hamuru istediğiniz bir tarife göre şekillendirebilir ve istediğiniz şekle sokabilirsiniz…

            Ne o! Bakıyorum ki bana hiç katılmadığınızı söylüyorsunuz J

            Yoksa sizde çocuklarınızı şekillendirmeye çalıştınız ve başarınız düşük seviyelerde mi kaldı? Ya da çocuklarınız büyüdükçe aslında onlar mı sizi şekillendirdi?

Sanırım yeni çocuğu olanlar daha çok katılacaklardır, bebekler daha algıları yüksek seviyelerle dünyaya geliyorlar, biz ise onların bizim zekamızı aldığını sanarak kısa süreli övünmelere kapılıyoruz.

Onlara Kristal Çocuklar deniliyor…

 Kristal Çocuklar’ın özellikleri ve  Kristal Çocukları nasıl tanıyacağız? (İnternetten alınmıştır, bilimseldir)

            İlk bakacağımız yer onların gözleridir, iri, derin, anlam dolu ve her şeyi anlıyormuş gibi bakan gözlere sahipler. Mutluluk ve sevinç dağıtıyorlar, yargısızlar. Kristal Çocuklar büyükleri olan İndigo Çocuklardan epey farklıdırlar. İndigo'ların ruhları savaşçıdır, amaçları eski düşünceleri yani önceki eğitim, yönetim ve yasal sistemleri yenilemek ve değiştirmektir. Onlar başkaldırıyı severler. Kristal çocuklar ise daha yumuşak, bilgeliğe daha yakın ve şefkatlidirler. Dünyayı ve çevrelerini tanır ve keşfederken kendilerine güvenmekte, sevmekte ve eğlenmektedirler. Araştırmaktan ve keşfetmekten büyük zevk alırlar... Ayrıca çok neşelidirler, bulundukları ortama neşe ve sevinç katarlar… 

-Derin, anlamlı ve araştırmacı bakan gözleri vardır,

-Doğal yapılarında manyetik bir gücün çekim etkisi vardır,

-Çok sevecen, neşeli ve eğlencelidirler,

-Şefkatli, duyarlı ve iletişime açık çocuklardır,

-Müziği ve sanatı çok severler,

 -Yaratıcılıkları yüksektir,

-Telepattırlar, düşündüğünüzü ve gerçek niyetinizi hissederler,

-Konuşmaya başlayınca geçmiş yaşam anılarını anlatmaya ve sizi haylice şaşırtmaya adaydırlar,

-Doğal beslenmeyi çok severleri,

-Her konuda denge ararlar, denge duyguları mükemmeldir,

-Zihinsel iletişim yetenekleri yüzünden geç konuşabilirler, yüksek algıların nedeniyle zaten pek çok şeyi hissetmektedirler.

-Yüksek seslerden, gürültüden, kalabalık içinde bulunmaktan, çok sıcak veya soğuk ortamlardan, dağınıklık ve düzensizlikten hiç hoşlanmazlar.

-Kristal Çocuklar yüksek enerjiye sahipler, uyurken bir şey kaçırmak istemediklerinden uykuyu pek sevmezler.

Şimdi siz bu çocukları eski öğretilerinizle şekillendirebileceğinize inanıyor musunuz? Ben inanmıyorum…

2007 doğumlu bir oğlum var ve neredeyse yukarıdaki özelliklerin tamamını fazlalarıyla gösteriyor. Ben onu şekillendirmekten çok ona nasıl ulaşabilirim ve ona çıkacağı hayat yolunda daha nasıl iyi yardımcı olabilirim diye araştırıyorum. 

            Doğaldır ki ben sizlere çocuğu kendi haline bırakın, nasıl öğrenirse öğrensin, “zaten yukarıdaki özelliklere sahip ise benim ona katkım olamaz” demenizi kastetmiyorum…

Sadece ona daha fazla özgürlük alanı (ileride bu konuyu daha detaylı inceleyeceğiz) bırakın…

“O anlamaz daha küçük” diye düşünmeyin… Bir yaşıtınızla konuşuyormuş gibi karşısına oturun ve ona anlatın…

“Anlıyor mu acaba?” demeyin… Siz anlatın bu gün değilse yarın mutlaka anlayacaktır.

Bizleri de zamanından bu yana birileri iteledi, kakaladı, dövdü, sövdü, ceza verdi, dışladı, yüzümüze bakmadı… da ne oldu?

Bir şey olmadı… Çoğumuz çoğu zaman hislerimizden şaşmadık, canımızın istediğini yaptık, söylenenler bir kulağımızdan girdi öteki kulağımızdan çıktı, cezalara yıpratmalara aşağılamalara kılımızı bile kıpırdatmadık…

Neden?

Çünkü içimizdeki “BEN” bizi biz yapıyordu da ondan. Aşığın dediği gibi “ bir ben var benden içeri”.

O “ben” ki bizi hayatımız boyunca yönlendiriyor. Onu bazen öne çıkarıyor arkasında kalıyoruz,  bazen de onu hiçe saymak daha bize keyifli gelebiliyor. Ama ne olursa olsun o bizi eğitiyor biz onu eğitiyoruz. Hayatımız onunla uğraşmakla geçiyor. Bazen iyi geçiniyoruz bazen kötü… Kötü geçinme dönemlerimiz dışarıdan daha iyi hissedilen ayarımızın kaçtığı dönemler oluyor.

Bence (hep bence diyeceğim ki birbirimize zorlayıcı değil katılımcı olabilelim) öncelikle o içimizdeki “ben”i keşfetmeye çalışmalıyız.

Buna doğu dinlerinde “Satori” diyorlar, Türkçesi “Aydınlanma”. Kendi içimizdeki “Ben”i ne kadar iyi tanırsak dışarıda birçok “ben” taşıyan diğerlerini de daha iyi tanıma şansımız olur.

Yapmamız gerekenleri biraz sonra okuyacaksınız, ama yapmamanız gereken tek şey: Bahanelerinizin arkasına sığınmaktır.

Bu konuyu da ileride daha detaylı göreceğiz.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.