KARANTİNA GÜNLERİNDE ÖĞRENDİKLERİMİZ

50 günlük karantina süresi boyunca öğrendik ki bazı şeyler olmadan da hayatımızı sürdürebiliyormuşuz.Kapitalizmin tüketim çılgınlığına kendimizi o kadar kaptırmıştık ki hayatın kendisi bize,tüm insanlığa ''hoop bir dur bakalım'' dedi.
          Marka çılgınlığı,o almış bende de olsun yarışı, korona salgını vesilesiyle gözle görülür şekilde duruldu.Onun yerine tıpkı babaannelerimiz,anneannelerimiz zamanlarındaki gibi evlerde yapılan ekmekler paylaşıldı durdu sosyal medyada.Çok modern evlerde bile ekşi mayalı,kepekli,çavdar unlu bilimum ekmekler yapıldı.Demek ki günümüzün modern Türk kadınları da tıpkı köylerdeki kadınlarımız gibi evlerde ekmek yapabiliyormuş. 
          Virüs ve salgınla birlikte, insanlarda sağlıklı beslenme bilinci de yükseldi.Tıpçıların,sağlıkçıların yıllardır söylediği sağlıklı beslenelim çağrısı nihayet eve kapandığımız karantina günlerinde gerçek oldu.Nüfusun aşırı kalabalık olduğu İstanbul Ankara vb büyükşehirlerdeki hazır gıda tüketimine nazaran Aydın ve çevresi organik ve yerel üretim konusunda çok daha iyi. Ev salçaları,ev turşuları,ev reçelleri,ev tereyağları, ev erişteleri,evlerde hazırlanan çeşit çeşit otlu börekler vs vs. sürekli paketlenmiş hazır gıda tüketen büyükşehir insanlarının artık aradığı, günümüzde daha çok değer kazanan gıdalar oldu.
            Evlerden çıkamadığımız korona günlerinde öğrendik ki;en önemlisi de bizler AVM'lersiz yapabiliyormuşuz.Hayatımızı sürdürmemiz için öyle çok da elzem değillermiş.Her ne kadar Aydın'da bir İzmir, bir İstanbul, bir Ankara, bir Mersin-Adana AVM’leri olmasa da 2002'den beri ülkenin dört bir yanını saran,her yerde mantar gibi çoğalan AVM'lere gitmeden,oralardaki fastfood katlarında uzun kuyruklar oluşturmadan da hayatımızı sürdürebiliyormuşuz.Uzun yıllar yaşadığım İstanbul'da işte bu anlayış; dünyanın en önemli yerlerinden birinde bulunan en güzel şehirlerinden birini çekilmez,yaşanılmaz yapıyordu.Ev ve iş hayatı arasında tekdüze,monoton bir hayata sıkışıp kalan milyonlarca insana, tek sosyal hayat olarak AVM seçeneği sunuluyordu. Yüzlerce insan çoluk çocuk buralara dolup sabahtan akşama kadar tüm katlarını tavaf edip en üstteki Amerikan fastfood restorantların da yemek yemeyi sosyalleşmek sanıyordu.Böyle bir zihniyetle,sözde yaşam biçimlerine karşı olduğumuz yabancı ülkelerin, obezite davetçisi fast food kültürünü iyice yaygınlaştırdık.Bize,Anadolu'ya,Türklere ait olan yaşam biçimimizden gittikçe uzaklaştık.Büyük firmalar ve markalar daha çok kazansın,daha çok kâr elde etsin diye.İşte karantina günleri,bence fuzuli tüketimi gereksiz lüks hayat tarzını ortadan kaldırdı.Ölçüsüz,sınırsız ve alıklaşmışçasına hepimizin gerçekleştirdiği ne varsa bu süre zarfında bir nebze de olsa azaldı,duruldu.
       Gezmelere gidememek,deliler gibi bir dünya dolusu giysi kıyafet alamamak vs sanki çok anormal,olağanüstü bir durummuş gibi geldi çoğumuza başlarda.Aslında olması gereken,normal olan buydu.Fakat tüketim çılgınlığı içinde normal olması gereken birçok şeyi unutmuştuk.
          Bir de bu 50 gün boyunca anladık ki AVM’lerdeki fahiş fiyatlı sinema salonlarına gitmeden de yapabiliyor,hayatımızı sürdürebiliyormuşuz.Global dünyanın sanal merkezi internet sayesinde evlerden de filmler izlenebiliniyormuş.İnsanoğlunun keyif ve zevki için sonradan ortaya çıkardığı pek çok şeyin aslında temel elzem ihtiyaçlar olmadığını öğrendik ve de anladık.
      Benim küçüklüğümde köylerdeki kadınlar, saçları parlasın ışıl ışıldasın,saç diplerindeki kaşıntılara,hatta süren baş ağrılarına iyi gelsin diye saçlarına kına yakardı.Rengi daha koyu olsun diye de içine avlulardaki ceviz ağaçlarının yapraklarından ya da olgunlaşmamış taze yeşil kabuklarından konulurdu.Güzel koksun diye de tane karanfiller..Hatta o zamanlar kozmetik dükkanları,parfümeriler olmadığından güzel kokmak isteyen kadınlar kulak arkalarına birer çiçek takardı.Karantina günlerinde kuaförler kapalı olunca 500tl gibi uçuk fiyatlara saç boyatan pek çok kadın 20-30 tl.gibi çok daha ucuza aldıkları birer paket boyayla evlerde kendi kendilerine bu işleri yapmaya başladı.Yani koronadan önce gün'lerde,düğünlerde,toplantı vs cemiyet ortamlarında zamansızlıktan şikayet eden birçok kadının, aslında ne menem becerikli olduklarını, birçok kuaförün işini -tıpkı anneannelerimiz babaannelerimiz gibi- kendi kendilerine de yapabildiklerini  gördük.
      Karantina günleri bizlere çok pahalı,çok gösterişli olmayan sade hayatlar sürdürebileceğimizi, aslolanın sadece barınma,yemek gibi temel ihtiyaçlarımız olduğunu hatırlattı.Ne yalan söyleyeyim sağlığımız için uygulanan bu karantina günlerinden kendi adıma ben çok hoşnuttum. 
      Kendi kabuğumuza,kendi dünyalarımıza çekilmek,kendi ev ve aile hayatlarımızla baş başa kalmak; çağımızın insanının dünya genelinde demek ki buna ihtiyacı varmış.
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.