KADININ ADI “BEN ÖLÜYORUM”

Kadın içeride gözaltındaysa; Türkiye ağlıyordur!

Kadın kin ve nefret altındaysa; Türkiye kararıyordur!

Kadın okuyamıyorsa; Türkiye çağa adım uyduramıyordur!

Kadın pozitif ayrımcılığa maruz kalamıyorsa; Türkiye muasır medeniyete ilerleyemiyordur!

Kadın ailede Ana gen değilse; Türkiye Anadolu kültürünü unutuyordur!

KADIN ÖLÜYORSA; TÜRKİYE ÖLÜYORDUR!

Çocukluğumdan bugüne Hak Hukuk Adalet direnişi ve bu direnişin faturalarını ödeyen Türkiye’yi bilirim. Lise sıralarında Askeri darbelerden faşist uygulamalardan nasibini alan kadın öğretmenlerimin trajedi hikayelerini bilirim! Kadın erkek doğum doktoruna götürülmez diye kadın ebelerin elinde can veren elinde kınası bitmemiş gelinleri bilirim!

Lise de öğretmenim, matematik öğretmenim, saygıyla önünde eğildiğim bir ideoloji sahibi karakter, Coğrafya öğretmenimizin evlenme teklifine; ideolojik yapısının getirdiği duruş ve ahlak yapısına uygun bir cevapla; ben seninle evlenirim değerli bir şahsiyetsin ama ben sana döl veremem, benim annelik hakların Cuntanın zindanlarında kaldı! Demişti… “Alın işte size kadının adı ve yeri sorusuna cevap” Günlerce anneme bu acıyı insan nasıl unutur, anne olamamanın ya da anne olmanın hakları sırf düşüncesinden dolayı nasıl elinden alınır sorularıyla geçmişti!

Yıl 1971 ve bugün yıl 2021! Ne değişti? Özlük haklarını meydanlarda yürüyüş yaparak kullanmaya kalkan öğretmen bacılarımız yerlerde saçlarından sürüklenerek cop yemediler mi, hala bu haklar kullandırılıyor mu?

Bugün hala aile içi kadın cinayetleri devam etmiyor mu? Hala bu ülkede bir bakan kalkıp bir kereden ne çıkar demedi mi? Hala 13 yaşında kız çocuklarının ülkenin geleceği olması adına okuma yolları tıkatılıp evlene bilir fetvaları verilmedi mi?

Hala merdiven altında işsizlikten kıvranan kadınlarımız, evlerine, eşine katkı olsun diye sigortasız çalışan bacılarımız yok mu?

Kadının baş örtülümü, baş örtüsüz mü okula girmesi ya da çalışması tartışılmadı mı?

Kadının, erkek karşısında mülkiyet sayılan zayıflığı, kadını erkeğinin karşısında fiziki zayıflığının, sosyal haklardaki dengesizliklerin taraf bulduğu bir zihniyet, kadını Arap kültürüne yakışan bir modele sokmaya çalışmıyor mu?

Feodal yapı, sözde Anadolu erkek modelini yaratıp, akşam kapının arkasında elinde içi su dolu ibrik ile beklemeyi hala saygı olarak addetmiyor mu?

Bu ülke; kadın sadece doğurgandır diyerek, kadının üretimden, yönetim erkinden uzak tutup erkek egemenliğini ilkten kabul etmiyor mu? Kadının elinin değmediği Türkiye’yi neden kaybettiklerinden dolayı tartışmıyoruz?

Almanya’da Kovid-19 aşısını bulan iki Türk’ten biri kadın değil mi? Ülkemde yüzlerce bilim kadını yok mu? Benim ülkemi yönetme hakkı pozitif ayrımcılıkla kadınlarımıza da tanınmıyor? Ya da tek tük siyasi alanda yer alan kadınlarımıza bize hiç yakışmayan, Anadolu kültür ve ahlakına yakışmayan sözlerle hakaret edilip, siyasetin alanından silinmeye çalışılıyor!  Çünkü kadının elinin değdiği dünya daha disiplinli, kurallı, adalet ve ayniyet yapısı yüksek, liyakat anlayışı oturmuş bir devlet modeli, soyulmayan, çalınmayan, güven veren bir devletin varlığını ortaya çıkaracak diye, erkek egemenliğini kıracak diye kadının yerini belirlemeye çalışanlar, çok korktuklarından olacaklar ki, annelerin doğup büyüttüğü, adam ettiği erkek çocukların sırf özlük haklarını kullandılar diye alanlarda coplatıp, saçlarından yerde sürükletip, kin ve nefret söylemleriyle kadının adını “BEN ÖLÜYORUM 1 FERYADIYLA BELLEK OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORLAR! Korkmayın efendiler korkmayın, sizin de kurtuluşunuz bir gün kadının elinden olacak!  Çünkü onlar her şeyden önce Annedir! Onlar bu duyguyla insanı sever ve hizmet ve üretmede, ülkenin geleceğini düşünmekte bu duyguyla hareket eder!