İstanbul

Siyasetten çoğunuza gına geldi farkındayım fakat her zaman dediğim üzere siyaset hayattır. Kurtuluşumuz yok; üzülerek yazıyorum. Tabi ki yaşanılanlar siyasetin içeriğini kapsıyorsa …. Yorum sizin. Neyse ben bambaşka bir konu ile kalemimi konuşturacağım.  Mevzu  “İSTANBUL

Geçtiğimiz günlerde çok yakın bir akrabamızın mutluluğuna tanık olmak için İstanbul’a çok nezih bir düğüne katıldık eşim ve kızımla… Uzun yıllardır gitmemiştim koca şehre ve merakla izledim, gözlemledim ulaşabildiğim her yerini… Mutlu oldum tabi ki çünkü ülkemin her toprağı birbirinden kıymet taşıyor benim için. Şunu belirtmeliyim ki  şaşkınlıkla“İstanbul’un İstanbul olalı” şarkı sözü misali bu kadar kozmopolit bir şekle bürüneceğini hiç düşünememiştim. Geçtiğim, gezdiğim, adım attığım her yerde yabancı uyruklu insanları gördüm; kimisi arap, kimisi afgan; kimisi, Suriyeli; kimisi koreli vb… Kısacası bir çok ülkeden bir çok kimliğin doldurduğu bu koca şehirde yabancılaştığımı hissettim. Ayrıca Cumhuriyet ile yönetildiğimiz ülkemizde, İslamiyet’i Laiklik ilkesiyle koruduğumuzu düşünürken, İstanbul’un her köşesinden çıkan karalara bürünmüş kadınlar, çember sakallı erkekler ve cübbeliler çağdaş yaşamımızı adeta gölgelemiş vaziyetteler; inanın…. Yurdumun insanının azınlıkta olduğunu görmekte beni bir hayli hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Mutlaka toplumlarda farklı kimlikler, farklı ırkların yaşaması normaldir yalnız bizler bu kimliklerin ülkemizin yaşam standartlarına uygun uyumlu yaşamalarını, sosyal yaşamımıza, hukuksal yapımıza ve medeni duruşumuza ayak uydurmalarını bekliyoruz; İstanbul’u başka bir ülkenin şehri görünümüne sürüklemelerini  değil.  Toplumsal yapımızın asimilasyona doğru götürme çabasını görmekte beni bir hayli tedirgin etti diyebilirim. Ama her şeye rağmen “İSTANBUL’UN taşı toprağı altındır” sözüyle bitirelim makalemizi…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.