ÇAĞDAŞ EĞİTİMİN MEYVESİ ÖĞRENCİLER

Doğa ve insan dengesi yaşamın içinde bir bütünün parçalarıdır. Çağdaş eğitim bir ülkenin geleceğini garanti altına alan bilim insanlarını yetiştirmek için duyarlanmıştır. Eğitim bir kavramdır. Bu kavram ülkenin tüm kavramlarını etkileyen, biçimlendiren ve sürekliliğini sağlayan bilimin ve ilimin kendisidir. Devletler geleceklerini muasır düzeye çekebilmesi için tüm yatırımlarını öncelikle eğitim için yaparlar.
Dünya devletlerinin evrensel kavramlar içerisinde adalet ve eğitim kavramlarını öncelikli tutmaları medeniyetin vazgeçilmez koşularından olmasındandır. Düşünebilen, konuşabilen, fikirleriyle üretebilen barışçıl bir dünyada yaşamanın koşullarını oluşturan yolun kendisi çağdaş bir eğitimden geçer. Devletler asla ihmal edemeyeceklerini ve geleceklerini güven ve teminat altına alma konusunda ülkelerini riske etmemek için eğitim kavramını geliştirirler ve sürekli çağdaş gelişime açık tutarlar. Hiçbir yönetim gücü eğitimi kavramıyla oynamaya ve içinden çıkılmaz bir hal yaratmaya yetmemelidir. Çünkü devletler tüm kavramlarda devrimlerini bilim adamlarıyla gerçekleştirirler. Özgürleştirilmiş ve siyasi yaptırım altında tutulmayan eğitim bir ülkenin geleceğini tayin etme hakkını doğurur. Bugün dünyanın başında bir illet gibi duran covid-19 virüsünden kurtulmanın yolu yeni bilim yuvalarından geçmiştir. Böyle bir çıkış yoluna imza atan 2 Türk Bilim insanının bizleri buruk sevince boğmasının yanında kendi vatanlarında olmayışının üzüntüsü bir o kadardır. Bu sorgulanacak bir durumdur. Biz köşe yazarlarının özgür kalemleri her şartta ve her zeminde bu sorgulamayı yapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. İşte bu anlayışla bugün bilimin yolunda eğitim almış binlerce öğrencimiz mezun olduktan sonra sistemin içinde neredeyse kurumlara güvenlik memurunu bile kabul etmiş duruma düşmüşken, bu ülkede eğitimin içine düşürdüğü durumu sorgulamamak bizler açısından bu ülkeye yapılacak en büyük haksızlıktır. Türkiye’nin aydın geleceğinin genç beyinleri; Türkiye için ilmin ve bilimin yollarını aydınlığa taşımanın çaresizliğini yaşarken, bir de aldıkları eğitim hiçbir alanda devletçe değerlendirememesinin acısını çekerken üstüne üstlük bir de okumanın ceza çekilmesi gereken bir sonuçmuş gibi icra kapılarında dolaşmanın sıkıntısını çekmektedirler. Şimdi sormak gerekiyor. Bu çocuklar bu sonu sizce yaşamalı mıdırlar? Onlara bir gelecek vaad edememenin, ülkeye bilimsel katkı sağlayarak dünyaya bir çok buluşlarla adımızı yazdıramamanın bir özür borcu yok mudur?
Devlet; millettir. Devlet ana kucağıdır. Bu kucağı asla soğutmamaktır. Biz okumuş gençlerimizin psikolojik baskı yerine bir gelecek vaad etmenin sorumluluğu içinde değil miyiz? Ülkenin geleceğini düşünerek çok fazla gecikmeden bu sorumluluğu yerine getirip, işi aşı olmayan mezunlarımızdan talep ettiğimiz alacaklarımızı terk etmenin daha değerli bir devlet anlayışının bakışı olmasını bekliyoruz. Onlar bizim geleceğimizdir.


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.