Bir İlçede Yaşamanın Huzuru

          Ülkemizin içinde bulunduğu acı ve üzüntü dolu bugünlerde,TV izlemeyerek aklıma mukayyet oluyorum diyebilirim.Yoksa bir anne olarak insanın çıkıp çığlık çığlığa bağırmaması elde değil.Hele bir de sosyal medya paylaşımları var ki..yıllardır yazıp çizmeyle,hep sosyal medyadan eleştirmeyle memleket meselelerini düzelteceğini sananlar var ki sormayın.
          Hayat dediğimiz yolculukta insan 30lu yaşlardan sonra özellikle 40'lara doğru HUZURLU olmayı daha çok önemsiyor.Öfkeli,hırçın ergenlik yıllarımızda "dünya mutlu olunacak bir yer değil"(!) Özellikle ebeveynlerimiz "dünyadaki tek sorunumuz"(!) 20'li yaşlarda toplumla normalleşen duygularımızda,arkadaşlık en önem verdiğimiz değer oluyor.İnsan yaş almaya başladıkça,toplumsal kriterlerde sahip oldukları arttıkça,kendi iç dünyasında sakin,huzurlu bir hayata daha çok önem veriyor ve nereye giderseniz gidin yüreğinizdeki bütün kapılar hep doğduğunuz topraklara çıkıyor.
       Yıllardır içimdeki dinmeyen memleket özlemiyle ve özellikle yakın çevremin engellemelerine rağmen memleketim Çine'ye gelip yerleştiğimizde,ilgilendiren ilgilendirmeyen,söz düşen düşmeyen herkeste bu,pek mühim bir gündem oldu.Niye taşınmışız?İstanbul'u nasıl bırakıp gelmişiz?Çocukları burada nasıl okutacakmışız?Eğitimleri ne olacakmış?Efendim niye AYDIN'a değil de Çine'ye yerleşmişiz?Bu meraklı kesime ve başkalarının hayatına bu kadar karışma hadsizliği gösterenlerin yüzüne SİZE NE dememek için kendimi çok tuttuğum zamanlar oldu.Cahillik herhangi bir okulu bitirmemek,ABC’yi öğrenmemek olsa gerek.Görgü ve saygı denilen şey sanırım insanın kendi doğal yapısında olmalı.Böylesine hadsiz,bencil ve bu kadar anlayışsız insanlardan,ruhumuzu yoran,huzursuzluk ve mutsuzluk veren insanlardan uzak durmak en mantıklısı.Onları kendi kulvarlarında, kendileri gibi olan insanlarla ve kendi bencil,anlayışsız değerlerinin içinde bırakmak en iyisi.Tıpkı matematikteki gibi hayat yolculuğunda da aynılar aynı yerde toplanıyor sonuçta.
        Yine de coğrafyamızın batısında, Türkiye haritasının güney batısına doğru yer alan,Fethiye,Marmaris yolu üzerindeki bu kasabada olmayı ve yaşamayı tahmin ettiğinizden çok daha fazla seviyorum.Türkiye'nin her memleketinden insanla tanıştım,karşılaştım ama doğduğun mu doyduğun mu yer denildiğinde oldum olası hep doğduğum yer ilk tercihim olur.Dağlarından yağ,ovalarından bal akan bu verimli topraklar hangimizi doyurmaz ki..Birbirini tanıyan insanların genelde siyasi çekişme içinde olduğu Aydın Merkez'de daha resmi kalan ilişkilerin aksine küçük bir kasabada her yere ve her kuruma çok çabuk ulaşabiliyorsunuz.Devlet hastanesinde randevu düşmedi derdiniz yok.Belediye,hükümet binası,maliye, vergi dairesi, nüfus müdürlüğü, tapu müdürlüğü bilumum kamu kuruluşunu gidip bulmanız çok kolay ve buralardaki işlerinizi çok çabuk hallede biliyorsunuz.Belediye başkanına sayın kaymakamımıza,ilçe emniyet müdürlüğüne,hatta ilçenin jandarma komutanına bile kapısına varıp derdinizi anlatabiliyorsunuz.Bunların hepsiyle tanışıyor olmak size yasadığınız yerle ilgili ayrı bir güven veriyor.İlçe okullarında okul müdürleriyle ve idarecileriyle daha sık görüşebiliyorsunuz..Büyükşehirlerde ise gerek nüfus kalabalığından,gerek işlerin yoğunluğundan bu makamlara günler öncesinden bile randevu alamadığınız zamanlar olur.
     En güzeli de sabah işe gelirken yol boyunca karşılaştığınız herkesin tanıdık olması."Günaydın" "merhaba" "hayırlı işler" "hayırlı günler" diye yol boyunca herkesle selamlaşmak,size güne olumlu duygularla başlamanızı sağlar.Büyükşehirlerde ise,aynı binada karşı dairenizdekiyle bile bir samimiyetiniz olmaz.EGE’nin o sıcak atmosferini sıcak ve candan ilişkilerini çok şükür kurduğum diyaloglarla başka kültürlere de taşıdım.Esnafından şoförüne,fırıncısından kahvecisine varana kadar yol boyunca karşılaştığınız herkesin,artık bugün hayatta olmayan rahmetli dedeleriniz anneniz ve anneannenizle bir bağının olması,size "ait olma duygusu" yaşatır,köklerinizle her gün iç içesinizdir. İşte bunun kendi benliğinize kattığı huzur bence paha biçilmez.Çine sokaklarında yürürken karşılaştığım herkesin tanıdık olmasını ve her karşılaştığımızla ayaküstü yapılan hal hatır sorma muhabbetlerini seviyorum.
Biz Çineliler yolda gördüklerimize bile "nasılsın,iyi misin" der,bir de evdeki çoluk çocuğunu bile sorarız.İşte en çok da bunu seviyorum.Rahmetli anneannem ve dedemden gördüğüm bu kültürün hâlâ yaşıyor olması en güzeli.Yörük boylarından gelme Ak damlı Sallı Mehmet'le, ova köylerinin ay yüzlü güzel kızı Emine'yi hatırlatan her şeyi seviyorum.Mevki atladım zannedip selamlaşmayı,insanlara hoşgörülü olmayı unutanların aksine merhabalaşmaktan yolda yürüyemediğim zamanları bile seviyorum.Kimse nerden geldiğini unutmasın LÜTFEN.
Tüm okurlarımıza huzurlu günler dilerim. 
      
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.