ANADOLU'YA DAİR

Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum, ne haldeyim?
Gidiyorum gündüz gece
    Eğer ki bir ironik mecaz olarak söylenmemiş olsaydı bu satırlar, halk ozanı Aşık Veysel Sivas'tan Ankara'ya giderken söylemiş diyebilirdik.Ancak hayat yolculuğunu anlattığını biliyoruz.
   Kıraç topraklar İç Anadolu'nun bir kaderi ve gerçeği.Hele ki tarlalardaki hasadın bitip tamamen kuruduğu bu mevsimde hiç iç açıcı değil manzara. Bazen bir söğüt ağacını uzaktan görüp"şööööyle gölgesinde bir uzansam" dediğimiz olmuştur hep.
    Eylül ayı hazan ayıdır denir, hele ki bu günlerde Covid 19'a bağlı ölümler artınca iyice hazan oldu hayatımız.
   Kuşadası'ndan memleket ve ana ocağını ziyaret maksadıyla geldim Akdağmadeni'ne.Neredeyse kuş uçmaz dediğimiz manzaralar var.Ama köyümün sularının tadını hiç bir yerde bulamadım daha.Öyle soğuk,öyle leziz ki aşırı sıcak ve kavurucu havanın altında başka oluyor içmek kana kana.
  Buralarda da virüs salgını yaygınlaşmış, kimi köyler karantinaya alınmış.Yöre insanı iyice kanıksamış bu durumu.Zaten ne yapabilirler ki?
   "Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni"derken tam olarak ne hissetti büyük şair Nazım Hikmet bilmiyorum ama bu toprakların fakirliği,sıcaklığı,kardeşliği ve gülen yüzü O'nun doğasıydı.
"Gör, nasıl yeniden yaratılırım,    Namuslu, genç ellerinle.   
Kızlarım, oğullarım var gelecekte,    Her biri vazgeçilmez cihan parçası.    Kaç bin yıllık hasretimin koncası,    Gözlerinden,gözlerinden öperim,    Bir umudum sende,   
Anlıyor musun ?"  diye haykırmıştı Ahmet Arif Anadolu'ya.
    Tarlalarda içecek su bulmak için söğüt ağacı arardık.Söğüt varsa yanında bir pınar vardır illaki,simgesi olmuş bu toprakların adeta. Su ve söğüt ağacı.
   "Coğrafya kaderdir" demiş büyük alim İbn-i Haldun.Bu coğrafyadaki fakirlik de kaderi olmuş Anadolu halkının.Bilgiyi kendine yasaklamış;kitap okumaz,spor yapmaz,sadece kendi algılamasına yakın olan havuz medyasının haberlerini(!) takip eder televizyondan.(Bazıları tenzih edilir) Siyaset bilimi profesöründen daha iddialı ve bilgili konuşur Türkiye siyaseti üzerine.
   Bir söğüt ağacı gölgesinde  kuru toprak üzerinde bu satırları yazarken  son sözü Nazım Hikmet söylesin:
En yumuşak, en sert
en tutumlu, en cömert,
en seven,
en büyük, en güzel kadın :
                                    TOPRAK
                nerdeyse doğuracak
                                         doğuracaktı.


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.