21.6.2025 ve 22.06.225 tarihlerinde yapılan üniversite seçme yerleştirme sınavı, öğrencilerin bilgi ve birikiminden çok, sabır, strateji ve sınav pratiğine ne kadar hâkim olduğunu ölçen bir sistem haline gelmiştir!
Özellikle İngilizce, Türkçe ve Fen bilimlerinde yaşananlar, kamuoyunda haklı eleştirilere neden olmuş; sınavın ölçme –değerlendirme adaleti bir kez daha sorgulanmıştır!
Sınavda sorulan soruları derslere göre değerlendirdiğimizde;
Türkçe Testi: Müfredatla değil, hazırlanan bir oyunla sınandılar. Türkçe soruları görünürde kazanımlara uygun gibi gözükse de, okullarda verilen ders işleyişiyle uyumsuzdu.
Devlet okullarında eğitim gören öğrenciler ciddi dezavantaj yaşadı!
Sınavdan çıkan binlerce öğrencinin bahçeye gözyaşları içerisinde çıkması, yalnızca akademik değil, psikolojik bir travmanın göstergesidir!
Uzun ve dikkat dağıtıcı paragraflar, grafik ve sözel mantık sorularının ders kitaplarında yer almaması, öğrencileri özel ders ve kurslara yönlendirmekte; kamu okullarında eğitim gören öğrencileri sistem dışına itmektedir!
Fen bilimleri Testi; Bilimsel düşünce değil, okuma hızı ölçüldü! Fen testinde ezbercilikten uzaklaşılmış, yorumlama ve analiz becerileri öne çıkarılmış gibi görünse de; yoğun görseller, uzun metinler, karmaşık ifadeler ve teknik dil öğrencilerinin fen bilgisini değil, okuduğunu anlama ve zamanla başa çıkma becerileri sınanmıştır!
Uygulamalı bir ders olan fen bilimleri, sınavda teorik karmaşaya indirgenmiştir!
Bu sınav eşitliliği değil, eşitsizliği ölçüyor!
Görünen durum nettir; sınav soruları ders kitaplarıyla örtüşmemektedir! Eğitimde bölgesel eşitsizlikler daha da derinleşmektedir. Öğrenciler özel ders ve dershaneye mahkûm edilmektedir!
Sınavlarda ki sorular ders kitaplarına uygun hale getirilmelidir! Ders kitapları sınav sistemine göre bilimsel temelde yeniden yazılmalıdır!
Bu sınavda sorular öğrencinin zekâsını değil erişim imkânlarını ölçüyorsa, orada adalet yoktur!
Bu anlayış; fırsat eşitliğini yok eder, toplumsal adaletsizliği derinleştirir!
Biz çocuklarımızın üzüntülerini, gözyaşlarını değil, başarılarını yaşamak ve birlikte paylaşmak istiyoruz!
Laik, bilimsel ve çağdaş, kamusal eğitim için; adil, şeffaf, kapsayıcı bir eğitim sistemi yaratmak zorundayız!
Bu sınavdan sonra akla gelen sorularımız var;
-Eğitimde fırsat eşitliğini değil sisteme göre eğitim yaratıcılığı mı projelendiriliyor.
-Devletin kamusal kurumu olan en önemli değeri Eğitim kavramı ve onun kurumu, özel ders haneler ve özel dersler alma zorunluluğunu öne çıkarma zorunluluğu akıllara, devlet bilimsel eğitimden dışarımı itiliyor sorusunu getiriyor!
-Devletin; şeffaf, bilimsel temel esaslı eğitim ortamı yerine, öğrenci velilerini ekonomik yoksulluk içerisinde çaresiz bırakarak, devletin eğitimden çekilerek; özel eğitim fırsatçılarına yol açan sistemde; inanç ve siyasi eksende yapılandırılmaya çalışılan eğitimi yaratmaya çalıştığı akıllardan geçiyor olsa gerek?
-Milyonlarca para harcayarak öğrencisini bir yarış atı durumuna getirenlerle ve sınavlarda ful çeken özel eğitilmiş öğrencilerle, bilimsel eğitimden uzaklaştırılmış öğrencileri hangi eşit şartlarda sınava götürdüğünüzün cevabını bekliyor veliler! Bunun adına devlet eğitimden inanç ve siyasi yapılanma adına amaçlı çekiliyor sorusu gelmiyor mu? Kapitalist gücün yarattığı öğrencilerin gelecekte yönetime hâkim kılınmak üzere hazırlandıkları sorusu öne çıkmıyor mu, sistem böyle istiyor cevabı aklımıza gelmiyor mu?
Bu böyle gitmemeli! Eğitim devletin temel amacı ve görevlerinden ilkidir! Ülke eğitimde devrim beklerken, köreltilmiş bir eğitim sisteminden, çağdaş yaşama eşit şartlarda sahip bir ülkeyi yaratamazsınız!
Bu izlenen müfredat ancak 20 ya da 25 yılda yerine oturacağını düşünürsek, denenen 5 ayrı müfredatla eğitim çıkmaza götürülmüş; inanç ve siyasi temel eksenli, özel okulların ve özel derslerden nemalanan bir sistemin dişlilerine teslim ettiğiniz öğrenciler fakir çocukları ne yazık ki eğitimde dışarı itilmişlerdir!