HERGÜN YARALANIYORUZ

Savaştan kurtuluyor salgına yakalanıyoruz. Her  gün bir belanın içindeyiz anlayacağınız.
Her gün ya ruhumuz kanıyor, ya vicdanımız yaralanıyor.
Bütün bunların sebebi Kapitalist sistem; insanı kendisine, insanı başkalarına, insanı doğaya yabancılaştırarak varlığını sürdürmeye devam ediyor ne yazık ki...
 Ülkemizde en geri ve ilkel biçimiyle varlığını sürdüren kapitalist sistem insanı kirletmeden, insanı insanlıktan düşürmeden varlığını sürdüremeyeceğini gayet iyi biliyor.
 Savaşlarda ölen, evsiz yurtsuz ve kimsesiz kalan on binlerce insanın acıklı durumuna rağmen; kılı kıpırdamayan;hatta bu vahşeti, bir yolunu bulup paraya, mülk edinmeye çevirmeye kalkan insanları boşuna üretmedi bu sistem...
 Evet, doğa ve insan kırımının karşısında tepkisiz kalan insanları boşuna üretmedi öyle ya...
Eğitimi bunun bir aracı olarak düzenledi, siyaseti bu işlerin aracı haline getirdi. Bizim gibi ülkelerde adaleti adaletsizliğe, hukuku da bir hukuksuzluk haline getirmesi boşuna değil.
 Sanat insanları, akademisyenler bu ülkede çocuk tecavüzcüleri, uyuşturucu tacirleri kadar itibarlı değil. Cezaevleri akademisyenlerden, düşünürlerden,  gazetecilerden, sanat insanlardan oluşan toplama kampına dönüştürülmek istenmesinin altında yatan mantığı anlamakta zorlanıyor musunuz yoksa?
  Taş Devri yöneticilerini aratmayacak yönetimlerin iş başında olduğu, ülkemizde insanların duyarsız ve örgütsüz halde olması bu karanlığın nereye kadar süreceğini kestirmekte zorlanmamıza neden oluyor.
 İnsanların bir bölümü teslim olmuyor ama...
 Evet her şeye rağmen teslim olmuyorlar  da...
Pir Sultanlar çıkıyor aralarından, Dadaloğulları çıkıyor, Nazımlar çıkıyor, Denizler çıkıyor...
Hapse atsalar da onları, işkencelerden geçirseler de,  assalar,  öldürseler de...İnsanlığın istediği adil-eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünya umudu hiç bitmiyor.
“Bir ölür bin geliriz / Beni vurmak kurtuluş mu?” diyerek çoğalıyorlar
Cezaevlerinden, darağaçlarından sarkıp  yeni yeni vicdanlar yaratıyorlar.
Diyeceğim insanlık böyle bir çatışmanın içinde ilerleyip gidiyor işte.
Sözü Grup Yorum üyelerinden açlık grevi sonucu ölen HELİN’e getirmek istiyorum.
Grup Yorum türkülerle büyük insanlığın bir parçası olma çabasında sadece. Helin’se Türkü söyleyenlerden korkan, onları suçlu gösteren bir anlayışın kurbanı...O kadar.
Ve öldü. Acıklı bir durum aslında...
 
Şunu söylemeliyim peşin peşin.
Ben açlık grevlerine, ölüm oruçlarına sıcak bakmıyorum:
Çünkü bizim ülkemizde yönetim edenler, insanları yaşatmak üstüne bir anlayışla orada bulunmuyorlar.  Duyarlıkları sömürmeye, kendileri için tehlikeli gördüklerini öldürmeye kodlanmış.
Yasakların katmerleştiği ve hukukun bittiği noktada canlarını ortaya koyanlara bu yönetimlerin tepkisi hiçbir şekilde  insani olamaz ...Ölsünler diye bırakırlar Helin örneğinde olduğu gibi.Hatta bir türkü eksilecek diye kına yakarlar...
 Peşinen bir şey daha belirtmeliyim:
 Bu yolla ölen bir kimsenin ölümüne sevinecek bir alçaklığı da kabul edemem kesinlikle. Canice, insani duyarlılığı kalmamış bir canavar olarak bakarım sevinenlere de...
 Böyleleriyle aynı dünyayı, hele hele aynı ilçeyi, yani Didim’i paylaşmaktan da ürperirim...
Hele bu kişi bir siyaset insanıysa, toplumun önünde duran biriyse...Korkunç ki ne korkunç...
Böyle biri kalkıp sosyal medya hesabından “Helin Bölek denen terörist seviciye zerre üzülmedim...”şeklinde açıklamalar yaparsa midem kabarır, iğrenir, kusarım... İnsanlığımdan utanırım...
 Hani bu kişi ile ilgili kafatasçı bir yapıdan geldiği için anlamak lazım dense de ittifak ortaklığı yaptığı, kendini sosyal demokrat kabul eden  partiden birileri, kendini siyaset arenasında  bulan bu kişiye “kardeşim sen partimizden  belediye meclisi üyesi olmuşsun, sen hakim misin, savcı mısın? Nerden biliyorsun Helin’in terörist sevicisi olduğunu” demesi gerekmez mi?
 “Madem bizimlesin, azcık seviyeni yükselt, kim olursa olsun ölümüne sevinme, yaşamı savun, insanı savun, önyargılarından kurtul” demez mi?
 Aslında kime anlatıyorum ki bunları? Doğrudan bu ölümden çıkarı olmayan Vefa Berk Tezsezener’e söyle daha iyi...De ki durumun acıklı ve düşündürücü bir durum. De ki Celladına aşık bir zavallı olmak da acıklı bir durum...De ki eline ne geçecek? De ki felaket anlarında yurttaşlarına bir ay bile bakamayan hükümet üyeleri para ayırıp da sana madalya mı verecek? Hele bir fanisin sen de...Meclis üyesi olmuşsun, bir partide sözün geçiyor...Böyle sapıkça şeyler söylemek için mi ordasın?  
 “Yüreklerin kulakları sağır....”
Neyse geçiyorum bu konuyu...
Yeryüzünün ve Didim’in güzel insanları, vicdanlı insanları...Sizleri seviyorum. İnanın güzel olacak her şey.  Cellâtlara ve cellât kafalılara kalmayacak bu dünya...İyileşeceğiz hep birlikte.Kurtulacağız bu kokuşmuş karanlıklardan.
 
Bütün iyi insanlar sizleri seviyorum... Sağlık ve mutluluk diliyorum hepinize.Bir şairin dediği gibi “birbirimize yurt olmalıyız...Birbirimizin yaralarında iyileşmeliyiz.”Başka da yolumuz yok ki...
Türkülerden korkulmayan bir dünya diliyorum hepinize.
 Bir sözüm de sana Helin:
Helin ben çok üzgünüm biliyor musun? Bari sen yaralamasaydın bizi. Yaşasaydın da bir türkü daha fazla söyleseydin keşke olmaz mıydı?
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.