ÇEK SİFONU

 
Kediler pisliklerini örtmek,saklamak için toprak arayışı içindedirler ya hep, bugün o arayışını izlerken onlara ne kadar benzediğimizi fark ettim. İçimizdeki yanlışları,kafamızdaki sorunları,hayatımızdaki pislikleri ruhumuzun en köşesine eşeliyoruz. Görmeyince yok olduklarını düşünüyoruz belki de. Sorunlarımızın üzerine sifon çekiyoruz; unuttuğumuz şey onların nereye gittiği. Evet lağım çukuruna gidiyorlar. O kadar fazla yapıyoruz ki bunu, gün geliyor lağım taşıyor, patlıyor. Tanıdık bana bu metaforlar, hayatın ta kendisi hatta. Kendi ellerimizle yığınlar oluşturuyoruz, arkaya atıyoruz, üstünü örtüyoruz. İnsanoğlu hep kaçar zaten en çok da kendinden kaçar. Hep kaçış, bulmak en çok insan hakkında yazıyorum, çünkü en çok bu konuda tanıyorum kendimi en iyi bu konuda analiz ediyorum insanları. Zaten tam bir iyi terapist özelliği değil mi ama..
Olumsuz tüm özelliklerimi oturup sayabilirim size, susturmayacağınıza söz verirseniz. Bu çok önemli bir nokta bakın sorsanız başka birine kötü özelliklerin nedir ? olarak, saymaz. Hem sayamaz hem de politik düşünür eğer söylerse kendinden bir parça vermiş olur bir başkasına herkes kendini en iyi haliyle sunma derdinde. İnsanlar kendini saklamamış olsa hayat daha çözülebilir ve kolay hale gelecek aslında. Bir düşünün bir politikacı çıkıp ülkemizin durumu kötü farklı sebeplerden veya sebep her neyse bu hale geldik ve asıl önemli olan ülkemizin, vatandaşımızın refahı bunu hep beraber aşmalıyız herkesin manevi olarak yardımını bekliyorum dediğini... 
Birçok eleştirmeye maruz kalacağı için asla yapılmaz. 
Tam olarak kedinin pisliğini eşelemesi gibi ‘ülkemizin durumu iyi herkes mutlu’ imajı veriyor ve pislikler toprağın altına  atılıyor. Kedinin şöyle dediğini düşünelim 
“Ben bu pisliği yaptım ayağımı da yaraladım bu pisliği ortadan kaldırmak istiyorum seni üzmek istemiyorum sahibem ne yapacağım? “
Pisliği yapmış üstünü de örttüğünü düşünen bir kediden çok daha iyi. 
O yüzdendir doğruları söylemenin saklamaktan hep daha iyi olduğunu düşünmem. 
Kırmak, intikam almak eylem gerektiriyor; emek ve zaman istiyor sizden, bunları verdikçe kendinden eksiliyor insan bir nevi. Affetmek ve yola devam etmek lazım.
Ne benim zararım dokunsun size, ne de sizin bana. Fakat biliyorum ki hepimizin içinde kötülük yatıyor, uykularından uyandırmak için dürtüp duruyorlar bizi. Dürtü işte adı üstünde değil mi? Uykumuzu kaçırıyor bazı düşünceler; her aynı güne uyandığımızda o kötü olan yine dürtüyor bizi. Kafamızın içinde özgürlüğe boğuluyoruz nasıl mı ? öldürüyoruz teker teker insanları, düşünceleri, hisleri; orada sınırlar yok, kaybolup gidiyor yaptığımız her şey. 
Kötü olan dürtülerimizi hepimiz çok iyi gizliyoruz, o da arkaya attıklarımızdan biri. Gülüşlerimizle, sarf ettiğimiz laflarla bastırıyoruz gerçekleri. Bu yüzdendir ki ağızdan çıkan hiçbir şeye inancım kalmadı; birlikte yaşayabilmemizin tek yolu yalana maruz kalıp, yalanı sarf etmek artık. Doğruyu söylemeye kalkmadan daha dokuz köyden kovuluyor insan bu devirde fakat kimse utanmıyor kendi gerçekliğinden veya kabul etmiyor kendi gerçekliğini. Biliyor musunuz ? Çıt çıkarmak istemiyorum, çamurumu kimseye sıçratmak istemiyorum...
Ne kendime katlanayım ne de bir başkasına; ne kimse bana dokunsun, ne de ben onlara.
Kendi gerçekliğimizle yüzleşelim bir de annemize sarılabilelim yeter bu hayatta. 
Ama ne gerek var di mi ? Kötü gerçekler mi var hayatında ? Çek sifonu ya da eşele toprağın altına. 
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.