Yörük Efe Gazetesi ®️ | Aydın Haberler

Türkiye’yi Bekleyen Tehlike Çağın Sorunu Kuraklık Ve Susuzluk

GENEL

Dünyada gelir dağılımı adaletsizliği ve iklim eşitsizliği su, gıda ve çevre güvensizliğini artırıyor sosyoekonomik derin eşitsizlikleri ele almadan iklim, su, çevre, gıda krizleriyle gerektiği gibi başa çıkmamızın mümkün olamayacağı görülüyor.

Dünyada gelir dağılımı adaletsizliği ve iklim eşitsizliği su, gıda ve çevre güvensizliğini artırıyor sosyoekonomik derin eşitsizlikleri ele almadan iklim, su, çevre, gıda krizleriyle gerektiği gibi başa çıkmamızın mümkün olamayacağı görülüyor.

 “Türkiye yarı kurak bir iklim kuşağında yer alan bir bölgesel kuraklık ülkesidir. Bu bölgesel kuraklıklar iklim değişikliğinin etkisiyle daha sık ve şiddetli duruma gelmiştir. İklim değişikliğinin etkileri 2012 yılında Çevre ve Şehircilik bakanlığınca hazırlanan raporlarda yer almıştır. Ayrıca 2016 yılında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi Projesi tamamlanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları Türkiye’nin büyük bölümünde su kaynaklarının iklim değişikliği etkisi altında olacağını ortaya koymuştur. Ayrıca Türkiye’nin dörtte biri çölleşmeye çok hassas durumda olup çölleşmede iklim ve suyun etkisi yaklaşık %50 olarak belirlenmiştir.” Dünya’da ve Türkiye’de meteorolojik afet sayılarında ve yıllık ortalama sıcaklık trendinde sürekli bir artış eğilimi olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn. Cevdet Yılmaz’ın Ekim ayı içinde yaptığı 2 açıklamada Su konusunda ciddi tedbirler düşünmek ve riskleri bertaraf etmek zorunda olduğumuzu açıklaması, su meselesi üzerinde daha hassas bir şekilde duracağız demesi ve şehir şebekelerinde muazzam bir kayıp kaçak olduğunu belirtmesi, kapsamlı bir yol haritası hazırlandığını ifade etmesi çok önemli olduğu kadar bu konudaki geç kalmışlığımızı da ortaya koyuyor. Su güvenliğimizi riske atan iklim değişikliği mi yoksa plansız, liyakat sız, vizyonsuz, kamu hizmeti anlayışından uzaklaşan su yönetimi mi?

Su yönetimimizin çok başlı çok parçalı ve koordinasyon eksikliği içinde. su yönetiminde; Su, Enerji, Gıda ve Çevre sektörlerinin birbirleri ile ilişkisini anlamak ve buna göre politika belirlemek zorundayız. Suda miktar kadar kalite yönetiminin de önemli. Yüzey ve yeraltı suyu kaynaklarımız hızla kirleniyor, bu tespitler “ Türkiye’nin havzalarının yarısında su kalitesinin yetersiz olduğu” Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığının değerlendirme raporlarında yer alıyor. Su Yönetiminde 3K (Koruma -Kullanma -Kurumsal Kapasite Geliştirme) gereği suyu havza ölçeğinde yönetmek için planlarımız hemen hemen hazır ancak bölge-havza ölçeğinde etkin bir kurumsal yapı eksikliğimiz var ifadelerini kullandı.

Konuşmasında yağmur suyu hasadı ,gri su kullanımı, arıtılmış atık su kullanımı ,yeraltısuyu toplama yapıları ,yeraltısuyu besleme yapıları ,rekreasyon alanı yağmur suyu hendekleri, parklarda su tutma alanları gibi su kaynaklarında iklim değişikliğine uyum projelerinden de söz eden Dursun Yıldız havza ölçeğinde havza yönetim kurulu değil etkin bir kurumsal yapı ihtiyacı içinde olduğumuzdan söz etti. Bu yapının DSİ Bölge müdürlükleri üzerinden yeniden yapılanma ile şekillendirilebileceğini belirten Yıldız bunun dışındaki çözümler yerelde karmaşa yaratır dedi.

Türkiye’nin su yönetimini baskılayan unsurları; sürdürülebilir toplumcu gerçekçi stratejik hedef ve uygulama eksikliği ,iklim değişikliği, iç göçler, planlar arasında kopukluk, çok başlılık, koordinasyonsuzluk, popülist yönetim anlayışı ,sosyo politik baskılar, yenilikçi çözümlere uzaklık ,veri tabanı eksikliği, liyakat yoksunluğu olarak bilinmelidir! Su yönetiminde stratejik hedefler belirlenmesi, suyun kaynağında korunması, kurumların yeniden organizasyonu, STK’ların güçlendirilmesi ve etkin işbirliği yapılması ve dijital dönüşüm ve güçlü bir veri toplama ve bilgi işlem ağı kurulması ve bu önlemlerin ivedilikle alınması gerekmektedir!.

Aydın bölgesinde en önemli sorun; Büyük Menderes Havzasının öncelikli neden kurulan JESLER sayesinde bugünkü yaşanan doğa, bitki örtüsü ve su canlılarının yaşadığı durum tüm gerçekliliğiyle ortadadır!

Havza çıktığı noktadan vardığı son noktaya kadar geçirdiği olumsuz gelişmeleri, her defasında vurgulanmasına rağmen, doyumsuz kazanma hırsı ne yazık ki bölgeyi iklim değişikliğiyle birlikte yaşanabilir olmaktan çıkma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır!

Yörük Efe tüm kadrosuyla bu S.O.S veren iklim değişikliği, kuraklık ve JESLER ile ilgili duyarlılığını ön planda tutmaya devam etmeyi amaç, vazife ve sorumluluk olarak görmeye devam edecektir!

Tüm Milletimize ve bölge insanımıza seslenmek adına; suyu ihtiyatlı ve dikkatli kullanın!

Çevremizi ve bölgemizi kirleten her nedene karşı direnin! Bölgemizde yaşantımıza olumsuz etkenleri kabul etmek yerine duyarlılığımızı ve direncimizi koruyalım!

HABER: ERDAL DEMİR

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.