BÜYÜK MENDERES HAVZASI VE S.O.S VEREN ÇAĞIN SORUNU SU VE KURAKLIK
Gelişmiş Ülkeler su kaynaklarını düzenleyerek suyla uyumlu; gelişmekte olan ülkeler suyla mücadele ederek; geri kalmış ülkeler ise suyun tutsağı olarak yaşamını sürdürmeye çalışırlar!
Su yeryüzünün en önemli doğal kaynağıdır! Su tüm canlılar için yaşamsal öneme sahip olan ve dünya yüzeyine eşitsiz dağılan doğal kaynaktır! Bu nedenle gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeler çeşitli şekillerde su sorunu yaşamaktadır! İklim değişikliği bu sorunu daha artırmaktadır! Yarı kurak iklim kuşağında yer alan ülkemiz de su yönetimi sorunu önde gelen sorunlarımızdandır!
Bunun için, su ile ilişkili türlü işlerin ve konuların, etkili bit biçimde havza ölçeğinde bütünleşik bir anlayışla bölge planlamayı da dikkate alarak yönetilmesi zorunludur!
Yörük Efe gazetesi bu çalıştaydan bu sonucu çıkarmıştır ve devamında olanları şöyle sıralıyor!
Büyük Menderes Havzasının Geleceği Su Çevre ve Ürün Güvenliği Çalıştayında Konuşuldu
Didim Ticaret Odası ÇAĞIN SORUNU KURAKLIĞI PAYDAŞLARIYLA MASAYA YATIRDI.
Didim Ticaret odası iki gün süren “Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Didim Ziraat Odası iş birliği ile Didim’de yapılan çalıştay, havzada söz sahibi tüm paydaşları bir araya getirdi.
Aydın Valisi Yakup Canbolat, Aydın Milletvekilleri Mustafa Savaş ve Süleyman Bülbül, ADÜ Rektörü Bülent Kent, Didim Kaymakamı Mesut Çoban, Belediye Başkanı Hatice Gençay, Karpuzlu Belediye Başkanı Hilmi Dönmez, kamu kurumu müdürleri, siyasi parti il ve ilçe başkanları, ticaret odaları ve borsaları ile ziraat odaları başkanları sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve üreticilerin katılımı ile yapılan çalıştay iki gün süre ile devam etti.
Çalıştayın açılış konuşmasında; ev sahibi olan Didim Ticaret Odası Başkanı Hilmi Erbaş, Ziraat Odası Başkanı Hilmi Yıldırım, Aydın Valisi Yakup Canbolat, ADÜ Rektörü Bülent Kent;
Didim Ticaret Odası Başkanı Hilmi Erbaş katılımcıları selamlayarak başladığı konuşmasında;
“Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak devam eden aşırı iklim olayları ve meteorolojik afetlerin sonucunda Büyük Menderes Havzasında ve Ülkemizde üretim kayıplarının yaşanması, üreticilerimizin zora düşmesi ve arz güvenliği sorunlarının ortaya çıkmasından dolayı bu çalıştayı tertiplemeyi ivedilikle planladık.
0Özellikle Büyük Menderes Havzası son yıllarda küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklıklarla mücadele etmekte. Bu çalıştayda üç temel konuyu; birincisi su konusunu, ikincisi Büyük Menderes Havzasını etkileyen çevre konusunu, üçüncüsü de özellikle ürün güvenliğinin sürdürülebilirliği konusunu ele almayı ve bunlarla ilgili çıktıları elde etmeyi planlıyoruz.”
İklim Değişikliği Belki de Bugün Dünyada 200 Aşkın Ülkenin Bulunduğu Gezegenimizde Üzerinde Mutabık Kalınan Tek Sorun
Kürenin ısınması ve küredeki iklim değişikliği meselesi özellikle sanayi devriminin başlaması ve ulaşımın yaygınlaşmasıyla beraber biliyorsunuz fosil yakıtların kullanılmasıyla beraber gündeme gelmiş, tartışılmış. Bunun küreyi ısıttığı, başka karbon ve metan gazları olmak üzere sera gazlarının küresel ısınmayı artırdığı, bunun da iklim değişikliklerini yol açacağı tartışılmış ancak uzunca bir süre kabul görmemiştir. 1980'li yılların sonlarında bilim adamları bu sera gazlarının salınımının bir örtü vazifesi gördüğü -sera deyimi de oradan geliyor zaten- uzun vadede küresel iklim değişikliklerini etkileyeceğini ispatlamışlar. İşte sadece Türkiye'yi değil, tüm dünyayı ilgilendiren küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği meselesi ilk kez 1992 yılında Brezilya'nın başkentinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesini hayata geçirmişler. Devamında 1997'de Kyoto Protokolü devamında hepimizin yakından takip ettiği Paris İklim Anlaşması hayata geçmiş. Ülkemiz de bu protokollere ve iklim değişikliği sözleşmesine taraf olmuş, parlamentolarından geçirmiş bu sözleşmeleri ve yürürlüğe sokmuş. Hakeza ülkemizde de dünyada da Küresel iklim değişikliğine ilişkin mevzuat düzenlemeleri, iklim kanunu, karbon ayak izi ve karbon salının azaltılmasına ilişkin de mevzuat düzenlemeleri yapılmış ve ikincil düzenlemeler de devam etmektedir. Bunu niçin anlatıyorum? Küresel iklim değişikliği belki de bugün dünyada 200 aşkın ülkenin bulunduğu gezegenimizde üzerinde mutabık kalınan tek sorun diyebiliriz. Bu öyle bir sorun ki tek başına herhangi bir ülkenin çözemediği, çözmesi bir imkân dâhilinde olmadığı ama önümüzdeki dönemde çok daha yakıcı sonuçlarının olması muhtemel senaryolarında tartışıldığı bir sorun. İşte bu çerçevede Büyük Menderes Havzasındaki sorunlarımızı küresel iklim değişikliği ışığında değerlendirmek üzere buradayız.”
Küresel İklim Değişikliğini Kısa Vadede Değiştirme İmkânımız yoksa o zaman Büyük Menderes Havzasında bu süreci nasıl yöneteceğimizi konuşmalıyız
“Küresel iklim değişikliğinin, karbon salınımının engellenmesine ilişkin ülkelerin, şirketlerin çalışmaları devam edecek. Ancak yakın bir dönemde küresel iklim değişikliğine ilişkin olumlu bir şey söylemek henüz erken. O halde küresel iklim değişikliği bir veri iken artan olağanüstü hava koşulları ve meteorolojik afetler de söz konusuyken küresel iklim değişikliğini kısa vadede değiştirme imkânımız da yoksa o zaman Büyük Menderes Havzasında bu süreci nasıl yönetmeliyiz, konuşmak için bir aradayız. Gerek üreticiler adına söylüyorum gerek sivil toplum adına söylüyorum; sürekli şikâyet etmek ya da talepte bulunmak tek başına problemleri çözmüyor. Onun için bugün burada hem sorunların tespiti hem de çözüm önerileri konusunda müzakere etmek istiyoruz. “
Çalıştaya katılan Dursun yıldız (Ankara’da bir sivil toplum ve düşünce kuruluşu olan Su politikaları Derneği ve ona bağlı merkezlerden Hidropolitik Akademi Merkezi’nin kurucu)
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız
“Bu konuda planda yer verilen tedbirler şimdiden alınmalıdır” diyen Yıldız, “ Suda kriz yönetiminden sonuç alınamıyor. Bu nedenle risk yönetimi gerekli Risk yönetimi için de çalışmalara bir plan dâhilinde önceden başlanması gerekiyor. Biz tüm Türkiye’de su temininden artık havzada su yönetimi anlayışına geçmeliyiz “ ifadelerini kullandı.
Su Politikaları Derneği (SPD) Başkan yardımcısı Dr. Hasan Hüseyin Doğan
Su Politikaları Derneği (SPD) Başkan yardımcısı Dr. Hasan Hüseyin Doğan ise çalıştayın ikinci günkü oturumunda bir sunum gerçekleştirdi.
Dr. Hasan Hüseyin Doğan, “Büyük Menderes Su-Çevre-Ürün Güvenliği Çalıştayı“nda yaptığı sunumunda, Büyük Menderes Havzası Su Tahsisi ve Eylem Planında yer alan bazı sektörel tahsislere dikkat çekerek, şimdiden alınması gereken önlemlerden bahsetti.
Büyük Menderes havzasının Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Düzeyi, Çevre Sorunları ve Yönetimi üzerinde duran Su Politikaları Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Hasan Hüseyin Doğan sunumunda, Aydın İl’inin gelişme dinamikleri ve tarımın bu dinamikler içindeki yeri ve öneminden de söz etti.
Dr. Hasan Hüseyin Doğan “sürdürülebilir tarımın en önemli girdisi su kaynağıdır. Bu nedenle bu bölgede sürdürülebilir su yönetimi kuraklık baskısı altında çok daha önemli hale gelmektedir”. Dedi.
Çalıştaya iki gün boyunca katılan TEKGÜÇ-DER GENEL başkanı Erdal Demir(Tüm Emeklileri Koruma ve Güçlendirme Derneği Genel Başkanı)
Aydın yaşam ve doğa şartları başta olmak üzere Emekli kesimin yaşamada öncelik verdiği bir bölgedir!
Son on yıllardır zengin kesimin göz diktiği topraklar, HES terminallerinin kurulması için toprakla köylüden fahiş fiyatlarla satın alınmış; fiyatları cazip gören üreticilerin büyük kısmı topraklarını satarak şimdilerde işsiz ve topraksız üretime ve aile ekonomisine zarar vermişlerdir! O dönem HES lerin Aydın bölgesinde burnumuzun dibine kadar sokularak sağlıklı yaşamımızı tehlikeye atmakla kalmayacak, Büyük Menderes Havzasına iklim, doğa ve toprağın verimliliği geleceği konusunda büyük tahribatlar yaratacağını söylemiştik.
Bugün iklim değişikliğinin dünyada sorun olduğu, bunun susuzluk başata olmak üzere gelinen noktada; Sonuç olarak Aydın’da büyük Menderes Havzasında su, su ürünleri, incir dekoltesinin durumu açıkça görülmektedir! Halen daha birçok Jeotermal üretim terminallerinin teknik olarak çağa uymayan donanımla devam etmesi tehlikeyi giderek artırırken, kirlettiği suda Büyük Menderes’te yaşayan canlıları yok noktasına getirmiştir. Açılan kuyuların yer altında meydana getirdiği oylukların, suyun ne kadar derinlere indiğini göstermiştir.
Söke’de zamanında ekilen taşkınların sularını toplaması için ağaçların, artık kuraklığa neden olduğu noktadan yola çıkarsak, basınçlı sulama konusunun gündeme getirilmesi hususunda yeterli uygulama kanunlarının çıkarılmaması bu sistemin devreye girmesine ve gereksiz açık sulama kanallarında iklimsel su kayıplarına yol açmaya devam etmesine neden olmaktadır!
Yağmur sularının yer altı barajlarında toplama yöntemine gidilmemesi gelecek için su sorununda ve kuraklık konusunda yaşanacak tehlikenin etkenlerinden biri olarak kabul etmeli ve gerekli yatırımların DSİ tarafından devreye sokulmasını gerektirmektedir!
Yaşama eldeki imkânlarla tutunmaya çalışan halkın bu şartların getirdiği sonucu, yaşam ve ekonomik şartlar açısından devam ettiremeyeceği ortadadır!
Bu çalıştayda paydaşların üzerinde durduğu ve desteklediği önlemlerin; devletin ve hükümetin projelerine destek olacağı umuduyla, iki gün boyunca yapılan çalıştayın öneminin artılarını bölge olarak umutla bekliyoruz!